Menüler kısmından ayarlayınız.

Zeki Ömer DEFNE

Ankara Muallim Mektebi’nden mezun olduktan sonra ilkokul öğretmeni olarak görev yaptı. Daha sonra dışardan bitirme sınavları yoluyla lise öğretmenliğine geçti. Kastamonu Lisesi’nde Türkçe ve edebiyat öğretmenliği ve yöneticilik yaptı. İstanbul’da Kabataş Lisesi’nde de çalıştı. Sonra İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü 1939 yılında tamamladı. Daha sonra sırasıyla Galatasaray Lisesi’nde, Alman Lisesi’nde, Şişli Terakki Lisesi’nde ve Harp Akademisi’nde edebiyat öğretmeni olarak görev yaptı.

İlk şiiri 1923’de Halk Yolu dergisinde yayınlandı. Halk Edebiyatı geleneklerine bağlı ve hece ölçüsünde çağdaş şiirler yazdı. 1940’dan başlayarak Çınaraltı, Sanat ve Edebiyat, Hareket, Ün, Şadırvan, Edebiyat Dünyası gibi dergilerde şiirleri yayınladı. 1969’da Galatasaray Lisesindeki görevinden emekli oldu. 1970’lerde şiirleri daha çok Varlık dergisinde görüldü.

Anadolu’yu şiirlerinin ana teması olarak aldı. Yurt güzellemeleriyle tanındı. Yazdığı yurt güzellemeleri şiirlerinde Erzurum, Eğin, Ilgaz, Isparta, Bursa, İstanbul, Konya illerini çeşitli özellikleriyle tanıttı.

Güçlü bir anlatıma ve duyarlığa sahip olan şiirleri ancak 1970’lerden itibaren kitaplaşmaya başlamıştır.

Zeki Ömer Defne, Aralık 1992’de yaşama gözlerini yumdu. Karacaahmet Mezarlığı’na defnedilmiştir.

Eserleri

 

Denizden Çalınmış Ülke (1971)
Sessiz Nehir (1985)
Kardelenler (1988)
Ilgaz
Orta Anadolu
Ziller Çalacak
Dede Korkut Hikayeleri Üzerinde Edebi Sanatlar Bakımından Bir Araştırma (1994)

 


Ziller Çalacak

Zil çalacak… Sizler derslere gireceksiniz bir bir.
Zil çalacak, ziller çalacak benimçin,
Duyacağım, evlerden, kırlardan, denizlerden;
Tâ içimden birisi gidecek ardınızdan uça ese…
Ama ben, ben artık gidemeyeceğim.

Zil çalacak… Siz geminize, treninize gireceksiniz bir bir.
Zil çalacak, ziller çalacak benimçin,
Duyacağım, iskelelerden, istasyonlardan bütün;
Tâ içimden birisi koşacak ardınızdan…
Ama ben, ben artık gelemeyeceğim.

Sonra bir gün zil çalacak yine,
Hiç kimseler, kimsecikler duymayacak…
Ne sınıflar, ne iskeleler, ne istasyonlar, ne siz…
Tâ içimden birisi kalacak oralarda…
Ben gideceğim.

Zeki Ömer Defne


KIYIDAKİ TEKNE Tâ yanıbaşında durup da böyle Hasretini çektiğin şeylere hasret gitmek... Hem tut, o sular için halkol, hayat ol; Hem tut, sonra o sulara hasret çek. Biraz dalacak olsam tâ içimden bir şeyin Çıkıp dolaştığını duyuyorum denizde. Ama öyle bitirmiş ki kum beni Ardından bir türlü gidemiyorum işte. Bazan ayak sesleri duyarım dört yanımda Bakarım masmavi, levent bir umut Bakarım sülün gibi bir serene sarılmış Püfür püfür bir bulut. Başımı bordamı dövsün dalgalar Tuzlar tahtalarımı ısırsın istiyorum; Çek beni fırtına, çek beni deniz, Bırak beni sahil, bırak beni kum İnsaniyetinize sığmıyorum!

A
N
A
D
O
L
U

Ş
A
İ
R
L
E
R
İ


Senin Yanında

Senin yanındayken, avuçlarımda,
Suda sabun gibi eriyor zaman..
Ve sanki yağ gibi kayıp gidiyor
Bir balık ellerimin arasından.

Al, yeşil sedefler akıyor ağdan,
Bana râm oluyor suların sırrı
Sade bir şeyler var parmaklarımda;
Pul pul, pırıl pırıl ve senden ayrı.

Zeki Ömer Defne
Sevmek Seni Seni sevmek gece gezmek gibidir Bilmediğiniz büyük, görklü bir şehri. Diyelim haydi, dilinden anlıyorsunuz biraz Ve diyelim ki neonlarla pilânlar Götürdüler bir zaman bir yere kadar sizi. Ya buralardan ötesi, öteleri? Nerelere doğru uzanır gider Şu yollar, sizin gördüm, sizin bildim dediğiniz Elvan ışıklı üç beş meydanın ötesinden Hangi lâbirentlere, hangi kör sokaklara? Ve daha günün, ayın bile görmediği Hangi yeraltı yollarına ve daha nerelerden? Kolay mı böylesi bir şehri tanımak öyle? Kaldı ki sen… Getirip bırakmış sizi bir kara gemi bu şehre, Daha ilk iskelede kamaşmış gözleriniz.. Ve ilk meyhanesinde içmişiniz üstelik En nefis, en afsunlu şarabını dünyanın! Artık ordan oraya bir deli yellerde siz… Sen gel de bu hâlinle ben seni gezdim, gördüm de! Zeki Ömer Defne

Orta Anadolu

Git ha git otsuz ağaçsız, sensizliğim
Yansır sanki yüzyıllardan bu yana.
Yansır memleket olur.

Ey savaşlar, bozgunlar, ey iç göçler, ey bağrım!
Ey biraz Orta Anadolu!
Kavuşsun da arada bir zafer sarhoşluğuna.
Yine görüp göreceğin hasret olur.

Çok görür el kadar gölgeliğini.
Rahat vermez yel, yağış yeşiline, çiçeğine…
Zaman zaman boşlukta beliren bir ince dal,
Bir avuç toprağının başına dert olur.

Vara vara üç beş haneli bir köy günler sonra,
Bir geçmişle ödeşeceksiniz biraz.
Bilmem nerelerden kalmış hangi kan davaları…
Kal cinayet, geç git cinayet olur.

Hayal, bu bozkırların ortasında,
Önünde bir sürü gece yarısı
Ağılına, yemyeşil çıkıp simsiyah dönen,
Bir çoban Ahmet olur.

Madem ne yana, nasıl dursa sana duruyor,
Bu bozkır bu kör,
Ey yeşil, ne kılarsa sana ibadet olur.

Zeki Ömer Defne

Ilgaz

Yıldızlar çamlara değer de geçer,
Gün burdan başını eğer de geçer.
Sular dizlerini döğer de geçer.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz! ..
Başında bir tavus tuğ gibi çamlar,
Yollara dizilmiş tığ gibi çamlar,
Karşıdan bir zümrüt çığ gibi çamlar.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz! ..
Dalı var; göklere yeşil direktir,
Gölü var; dağlara düşmüş yürektir,
Yolu var; içinde yitsem gerektir.
Bir Ilgaz, er Ilgaz, yar Ilgaz! .

Zeki Ömer Defne