Bir ormanda tutup onu
Bağladılar ağaca
Yumdu sanki uyur gibi
Gözlerini usulca
Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile
Anlatır akan kanı
Beyaz sesiyle
Diz çöktüler karşısına
Sonra ateş ettiler
Parçalanan yüreğine
Yuva kurdu mermiler
Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile
Anlatır akan kanı
Beyaz sesiyle
Gelip kondu bir güvercin
Ellerine o gece
Kırmızı bir çelenk oldu
Bileğinde kelepçe
Bir soğuk yel eser
Üşür ölüm bile
Anlatır akan kanı
Beyaz sesiyle
Ülkü TAMER
Aferin virgül sana, sansara dikkat!
Bekçi gibi düdüğünü uzaktan çalıyor,
Uzaktan çiftliğe bir ölüm çiziyor,
Çiziyor bir mezar, kazıcısı ibikten,
Taşları tavuk tüyü, orduları ibikten,
Bir manga sansar almış, kümesi kaçır;
Çünkü aydede sansarı sevmiyor.
Virgül sana aferin, bence çok önemlisin,
Belki nokta değilsin, ama virgülsün;
Ödevimin sonuna nokta koyarım;
Sansarın boynuna ben silgi astım
Silsin diye burnuyla pençerelerini,
Sen çok cesursun virgül, saklanmıyorsun,
Çünkü silgilerden hiç korkmuyorsun.
Sana aferin virgül, silgi sansarı sildi,
Bütün düşmanlar öldü, silgi de öldü;
Piliçler geri dönsün çiftçinin yatağından,
Tirenle geri dönsün, ördek şeftiren olsun,
Tavuklar bando çalsın, horoz da teftiş etsin,
Kazlar madalya versin, sana virgül aferin,
Çünkü sansara bile meydan okudun.
Mor bir kalem gelecek siz hepiniz uyurken,
Düşmanlar öldü diye mışıl mışıl uyurken,
Bir denizi kümesin duvarına çizecek,
Ben boğulunca defterler üzülecek,
Öğretmenime kızdım, kıskansın seni nokta,
Sana nişan takmadım, ama gücenme virgül,
Çünkü bu şiirim virgülle bitecek,
Ülkü TAMER
Gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor.
Köpeklerin bakışlarında birer keman tadı.
Avcılar ve kuşlar avdan dönüyor.
Zaten her yanda hüzün görülür
Uzakta çocuklar kayıyorsa,
Kızaklar tahtadan yapılmışsa,
Kar dinmişse, avdan dönüyorsa avcılar,
İnsan anlamışsa ansızın, başladığını
Gökyüzünün, ayaklarının ucunda.
Kuş tüyleriyle kaplıdır burunları
Birer sirk emeklisine benzeyen avcıların;
Soluk alır, tüy verirler yorulunca,
Yürekleri birleşir, geniş bir av ülkesi olur,
İçinde tazılar yaban ördeklerini,
Çantalı okullular kar tanelerini avlar.
Norveç’in nüfusunu bilir de okullular
Karın nüfusunu bilmezler nedense.
Zaten her zaman hüzün bulunur biraz.
Norveç’den söz açan şiirlerde.
Gökyüzü ayaklarımın ucundan başlıyor.
Ağzımın kemiğinde dağınık bir şiir tadı.
Gürgenler ve kayınlar avdan dönüyor.
Sırtsız atmacalar çizerdim şimdi
Bir kayığın yelkeni geçseydi elime;
Unutmazdım, yelkenin bir köşesine
Tabut başlı bir avcı yerleştirirdim.
İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür.
Ülkü TAMER
Haşhaş tarlaları arasından geçeceksin,
Beyaz ve mor haşhaşları havaya savurarak
Yeni bir afyon bulacaksın kendine.
İşte o zaman beni unutma,
Şairini, onun şiir yazan ellerini,
İçine dizilen sıra gölleri,
Kendi kendine konuştuğun seni,
Her şeyi, hiçbir şeyi unutma.
Zakkumların arasından bir şehre gireceksin,
Aşk şiirleri, tabiat şiirleri, tarih şiirleri düşünerek
Bir dinamit yapacaksın kendine.
Korkma, ateşle onu.
Öldürecek nice balıklar vardır sularında,
Patlamayla dirilecek nice balıklar vardır.
İşte o zaman an beni, yaşa beni,
İşte o zaman unutma beni.
Hatırlanacak çok hüzünler bulacaksın,
Onların tohumunu havaya savurarak
Uzun bir yolculuk yaratacaksın kendine,
Her şeyin, hiçbir şeyin yolculuğu.
İşte o zaman an beni, yaşa beni,
Kıyılarda bile boğulan seni,
Bir saz kuşu olarak gezinen hayaletini,
Çeliğinden kemik oyan gövdeni.
İçinde bir kaçakçı yaşar senin,
Kayıkla dolaşır göllerinde,
Beynine tabanca ve şiir satar,
O kaçakçının bakışını sakın unutma.
Ülkü TAMER
Bir kardan adam yapar seni
kutuptaki arkadaşım,
biraz güç de olsa havaya kaldırır
ve göğe fırlatmayı becerir.
Güney kutbundan atılan adam
burada kar olarak düşer,
onun beynini gezen üzgünlük
benim burnumun ucuna düşer
Ben sana teşekkür ederim, beni sen öptün,
Ben uyurken benim alnımdan beni sen öptün;
Serinlik vurdu korulara, canlandı serçelerim;
Sen mavi bir tilkiydin, binmiştin mavi ata,
Ben belki dün ölmüştüm, belki de geçen hafta.
Sen bana çok güzeldin, senin ayakların da.
Kararmaya durdu mu ortalıklar
Büyük mor bir ışık yalın kat yüreğinde
Oysa birçokları yalnız gecede
Yaşar en ışıksız yerini bölünerek
Unuttuğu bir şey vardır başkalarının
Oysa bir yerlerde hepsini duyar
Üşür gecelerden bir ince yürek
Ama dağ başında bir yalnız diken
Ama tepelerde iri bir rüzgar
Yaşamazlar birçokları gecede
Karanlık gölgeler düşer yollara
Sonra geçip bütün korkulardan, karanlıklardan
Yiğitçe karşı koyar da bir ince yürek
Yansıyan duru ışıklar gibi iyimserliği
Geçer uzak güneşlerden, sulardan.
Kırağı taşıdım güne.
Yaprakları, otları araştırdım
Bir kırağı seçtim kendime
Güneş dağına tuttum ısınsın diye
Cebime koydum keyifle
Çıkardım, hava aldırdım
Büyüttüm, misket yaptım
Okuma öğrettim bir anda
gazoz içirdim, limonata içirdim
Sinemaya götürdüm, renkleri beğendi
Maça götürdüm, topu beğendi
Kıyıya götürdüm, denizi beğendi
Ama biraz da korkup elimi tuttu
İstasyona götürdüm, bavuları beğendi
Eve götürdüm perdeleri beğendi
Kitapları karıştırdı, yemek yedi
Plak çaldım, müzik dinledi
Uyudu, güzel bir rüya gördü.
Ertesi sabah erkenden kalktık
Kırağı taşıdık güne.
Geceleyin karanlıkta
Suya attım ben sesimi
Türkü oldu birdenbire
Denizinden geçen gemi
Geceleyin karanlıkta
Gülümsedim buluta ben
Saçlarına düşen yağmur
Gökkuşağı oldu birden
Geceleyin karanlıkta
Yıldız tuttum gök içinde
Işığını sana vurdu
Bir gül açtı yüreğinde
Defterin bir çok sayfasını koparmışlar,
Örtünemez artık virgül bazı sayfalarla,
Kış gelir, virgül üşür,
Kış insanı üşütür,
Üşenen hayvanlar da
Girip toprağın altına
Uyurlar,
Toprağın sayfalarını koparmamışlar,
Çocukların sayfaları her kış koparılır.
Kar toplarıyla voleybol oynayan
Ağaçlarla,
Her çocuğun defterinde
Bir çok sayfası olmayan
Bir çok güzel virgül vardır,
Virgül kıştan üşür,
Çünkü kış gelince koparılır
Artık kalmayan öğrenciliğin,
Artık kalmayan tembelliğin sayfaları,
Bu toprakta kalır adın
Tohumların arasında
Yeşilinde tarlaların
Başakların sarısında
Yıllar geçse de aradan
Kopar gelir ırmaklardan
Işır yine kurşunlanan
Dostlarının yarasında
Günü gelir dağa çıkar
Yıldızlardan şiir çeker
Kanımızı siler yıkar
Suların en durusunda
Bir annedir bir kardeştir
Ovalarda bir ateştir
Sırasında hayat verir
Ölüm saçar sırasında
Bayrak olur bize yarın
Rüzgarıyla ilkbaharın
Dalgalanır genç kızların
Gözlerinin karasında
Ülkü TAMER
Düşersem boğulur muyum içine,
Akvaryumun o uysal denizine
Sevinmekten kızarınca gözlerim
Kavanozun batık güvertesine.
Belki geçer mi ağzımdan balıklar,
Üçer santimlik kırmızı balıklar
Akşamları yenilenince suyu,
Her akşam ölümüm yenilenince.
Haydin tavşanlar, beyaz marangozlar,
Siz de kuzucuklar, bilmeyen yüzme,
İndiğim o bulanık göğe gelin
Kaçak öğrenciyi tüyle örtmeye.
Ülkü TAMER
Sevda değildi bu
Sanki bir düştü
Sürecek diyordum
Sonsuza kadar
Takvim yaprağına
Ayrılık düştü
Aramıza girdi
Bu kara duvar
Beni bekledinse
Yağmurda karda
Beni bekledinse
Deli rüzgarda
Beni bekledinse
Yorgun yıllarda
Susuz yüreğimde
Çiçekler açar
Yüzün ay ışığı vuran bir koydu
Saçların gecede saman yoluydu
İçin güneşlerle dolu doluydu
Önce gözlerine gelirdi bahar
Beni bekledinse
Yağmurda karda
Beni bekledinse
Deli rüzgarda
Beni bekledinse
Yorgun yıllarda
Susuz yüreğimde çiçekler açar
Çorak yüreğimde çiçekler açar
Ülkü TAMER
Dağın uykusuna, kuşun gözüne,
Sabahın sesine, taşıdım seni.
Kerem’in yaralı, ince dizine,
Irmağın yasına taşıdım seni.
Canın içinden, canımı duyan,
Canımın içine taşıdım seni.
Elma kabuğunda, nar tanesinde,
Gizlenen mermere taşıdım seni.
Gecenin ördüğü, gün kafesinde,
Dolaşan kedere taşıdım seni.
Canın içinden, canımı duyan,
Canımın içine taşıdım seni.
Arının yazına, kışın otuna,
Yaprağın güzüne taşıdım seni.
Yürekten yüreğe mekik dokuyan,
Sevginin göçüne taşıdım seni.
Canın içinden, canımı duyan,
Canımın içine taşıdım seni.
Ülkü TAMER
1
Şiir gecenin kardeşidir,
gündüzün annesi.
Yürekteki büyükbabadır şiir.
2
Şiir örümceğin sesidir,
duvarın şarkısı.
Duvarcının türküsüdür şiir.
3
Şiir yağmurun deresidir,
saç diplerinin teri.
Teknelerin taze sancağıdır şiir.
4
Şiir afişlerin çerçevesidir,
harflerin çizgisi.
Çıngırağın içindeki madendir şiir.
5
Şiir kamyonetlerin mavisidir,
kamyonların yiğitliği.
Faytonların yazılmamış tarihidir şiir.
6
Şiir bakracın çeşmesidir,
kuyunun yolcusu.
Kaynağın bekçisidir şiir.
7
Şiir cambazların dengesidir,
hokkabazların seyircisi.
Sihirbazların rüyasıdır şiir.
8
Şiir üzümün güneşidir,
elmanın kurdu.
Böğürtlenlerin tozudur şiir.
9
Şiir gümüşün simgesidir,
çeliğin yapılışı.
Kurşunun çıkışıdır şiir.
10
Şiir çitlerin dikenidir,
tarlanın sürülmesi.
Rençberin dalgınlığıdır şiir.
11
Şiir tatarcıkların saatidir,
ateş böceklerinin saniyesi.
Tabiatın yıllarıdır şiir.
12
Şiir ölümün gölgesidir,
yaşamanın örtüsü.
Çocuğun savunmasıdır şiir.
13
Şiir kumsalın eleğidir,
kayanın tortusu.
Mermerin sunduğu damardır şiir.
14
Şiir uykusuzluğun şiltesidir,
uykunun haritası.
Balkonun uyanışıdır şiir.
15
Şiir ateşin habercisidir,
yangının kundakçısı.
Yanardağın üstündeki kuştur şiir.
Ülkü TAMER
Yürürken o bakışını bırakma,
kasketin gibi kendine ekle onu.
Dağılan bir kuş kanadı gibi
sarsın alnının arkasını.
Patikalarda büyüyen hışırtılar gibi
yüreğinde büyüt onu.
Ayın savurduğu sessizlik gibi
içine savur onu.
Tut elinden o bakışını.
Çeşmeye götür,
su içir ona.
Çıkınını aç,
peynir ver ona.
Dağlara taşı,
rüzgarı göster ona.
Yaşarken o bakışını bırakma.
Yılların hazinesi gibi
öfkenin sandığında sakla onu.