Kavuşursak Biteriz Biz
Kavuşursak biteriz biz, Biz mutlu sonlar katiliyiz. Kavuşursak biteriz biz. Sevgiyle bakan gözleri kör ederiz. Herkesin bildiği bir aşk, Herkesin attığı bir imza Herkes gibi değiliz biz. Belki biraz serseri, Belki biraz deliyiz, Ama kavuşursak biteriz biz. Pervane böceğinin mum alevine sevdası Ateş böceğinin susuzluğuyuz biz Yanar ama su içmeyiz Etrafında döner, alevle dansederiz. Bize kimseden zarar gelmez, Biz zararı ancak kendi kendimize veririz. Severiz, özleriz, aşktan ölsek kimseye söylemeyiz. Biz artık biz değiliz. Ruhlar kavuşur ve konuşur gökyüzünde bir yerde Ama bedenen kavuşursak biteriz biz. Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz. Onu bilir, onu söyleriz, Kavuşursak biteriz biz. İki sınır ülkenin dikenli telleriyiz, Dokunursak kanar ellerimiz. Kimselere söylemez gizli gizli severiz Ama kavuşursak biteriz biz. Bir kor var içimizde yanan, Onu küllendiremeyiz. Görüşemeyiz, konuşamayız ve sevişemeyiz. Bir aşk var bizi biz yapan, Kavuşursak biteriz biz. Biz herkes gibi değiliz. İstadeğimiz zaman gelip, İstediğimizde gidemeyiz. Kahve içip, gülüp, konuşup, başbaşa yemek yiyemeyiz. Ne bir filmdeki mutlu son, Ne de göz yumulacak bir kaçamak değiliz biz. Sadece özlemle severiz, Ve kavuşursak biteriz biz. Sevda iki kişinin birbirine aşkı değil artık. Artık her aşk her ağızda sakız. Biz birbirimize aslında her aşıktan daha yakınız. Belki ayrı şehirlerdeyiz, Ama her gece aynı mehtapta buluşur, Yağmur yağarsa, çıkar, Aynı yağmurun altında ıslanırız. Bu aşkı ancak biz biliriz. Şiirleri güvercinlerin kulağına fısıldar, Mektupları suya yazarız. Biz belki ayrıyız, Ama her gün aynı geceyi sabahlarız. Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz. Onu bilir onu söyleriz. Kavuşursak biteriz biz.
Uğur Arslan
Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim
Şimdi git.. Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik.. Say ki, sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber beklemedik.. Sen git.. Ben gelemem bu yürekle.. Ya da kal.. Eylül yağmurlarını bekle..
Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Saçlarıma ak düşmemiş halimle.. Sen yaşlardayken.. Onsekizimde, yirmimde.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle.. Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Aşksız geçen onca yılı yakacağım.. Sevda alevinde kendi ellerimle…
Şimdi git.. Say ki, seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik.. Say ki, oturup konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı.. Ve sevdadan hiç söz etmedik.. Say ki, hiç gülmedik.. Aynı şeyleri sevmedik.. Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyeceğim.. Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada.. Seninle gökkuşağının altından geçeceğim.. Seni yağmurdan sonra seveceğim.. Ve seni sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim.. Belki bu dünya gözüyle gördüğüm son yağmur olacak.. Islak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim.. Ben seni yağmurdan sonra seveceğim.. Ve bir gün ölürsem yeşil gözlerinde öleceğim…..
Uğur Arslan
Metris
Ben hep 17 yaşındayım Demir kapının her açılışında Her ayak sesinde içime sığmaz yüreğim Her türlüsünü tattım acının ve ızdırabın Yalnız seni özlerken kendimi yenemedim Çünkü; senden gayrısı haram Şu Metris’in önü bir uzun alan Bir tek seni sevdim gerisi yalan
Cigara çekmedi canım hiç Çıkarken havalandırmaya Olmadı avluda atılmış voltam hiç Hele masmavi bir denize atılmış oltam Hiç mi hiç… İçerde bıraktım dünyayı Parmaklıklarla bölünmüş olarak Görmeye alışık gözleri Ve senin için yazdığım şiirleri, sözleri. Sana olan aşkımı Defterlere değil Metris’in duvarlarına yazdım Uykusuz geçen geceler akıllara zarar Kıramazdı beni duruşmada kırılan kalem Senin görüşlere gelmediğin kadar Şu Metris’in önü bir uzun alan Bir tek seni sevdim gerisi yalan Senin hasretindi hücreme dolan Yalnız seni sevdim gerisi yalan.
Parmaklıkların elime bulaşan pası Havalandırmadan gelen hela ko0kusu Işık ve ufuksuz hücremde Gözlerim kuvvet kaybındaydı. Bir şişin ucundaydı ölüm korkusu Ve özgürlük kravatlıların avucundaydı
Bir kazaydı gelişin Ya seni sevişim? Bir masaldı. 17 yıl 15 gece Bir ranzaydı yattığım Bir de oturduğum masaydı
Ben gençliğimin en tutkulu aşkını Kağıtlara değil Gönlümün en derin nağralarını Kalemle değil Tırnaklarımla Metris’in duvarlarına yazdım Ve kanayan ellerime tuz bastım
Çok mektup yazdım sana Ama hiç yollamadım Ben sana olan mektuplarımı Metris’in duvarlarına yazdım Ve üzerine zarf değil Mapushane kapılarını kapattım
Şimdi bir şey yok yanımda senden kalan Şu Metris’in önü bir uzun alan Benim sevdam gerçek Senin aşkın yalan Hücrem değil hasretinle yanarım Senin için hergün hergün ağlarım Kanım hep içime akar kanarım Beni anlamadın ona yanarım…..
Uğur Arslan
Aziz Yarim
Aziz diyar El aziz Madenin gülü kokmuyor sensiz Hala haritanın sağ köşesindeyiz Her defasında sensiz her defasında sana dertliyiz Aziz yarim sanki ben hala 25 sen hala 18 Değişen hiçbir şey yok bak bizde Telvelerin kabardığı diplerde Eşrefin oturduğu mahalledeyiz Öyle bir özlemişiz ki seni Artık dönsen de olur dönmesen de Biz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz Aziz yar sen bir sabah bu şehri başıma yıkıp gittin Dağları deviriverdin üstüme hiç çekinmedin Ben bu şehirde bir daha da sabah görmedim Günaydınlar olmadı günler aymadı sensiz Karalar çekildi gözümün ferine Son soluğumun dibine çöktüm öylece Gidişin gibi durdum şuracıkta Her gün şu köşe başında kaç yıllar saydım Hiç yaşamadım sensiz ama hep yaşlandım inadına Her hazan hep hüzünle geçti bu şehirde Ben bir El azize birde sana kıyamadım işte Her hazan hep hüzünle geçti bu şehirde Ben bir El azize birde sana kıyamadım işte Daha geçmedi benim sana ağrılarım Salındığın sokaklar hala sızım sızım Yıktığın duvarlarda durur yine gül adı n Hiç dayanmadım hiç dayanamadım Bu enkazın altında seni düşünmeden yaşamadım yaşayamadım Ben sana nerde yanlış yaptım aziz yar Bir sabah gidiverdin aklımı kaçırdım Anlamadım hatalarımı hiç söylemedin Kafamın içinde bu sorularla ölmedim bile bak ölemedim Ben kafamın içinde bu sorularla ölmedim ölemedim Bana bir özlemin kaldı yadigar bu viranede Derdimi sığdıramıyorum bedene Yıkılıyorum her geçen gün yokluğunun üstüne Sıkılıyorum bazen Sakınıyorum yinede seni gönlümün her köşesinde Yine duruyor mu toyluğunun kabri gamzelerinde İşvenin alası savrulurdu tellerinde Ne senden geçilirdi ne bu diyardan gidilirdi Bir tutam saçın uğruna yaktıydım ben bu şehri Sonra bende yandıydım içinde Hiç gitmedim buralardan senelerce Sensizlikten gidemedim bir adım öteye Bir derin yara bir derinlikli sevda bıraktın ya sen bana Paylaşamadığım tek acı hatıra en anlamlı dua yine sendin bana sendin Aziz yarim El aziz Madenin gülü kokmuyor sensiz Biz hala haritanın sağ köşesindeyiz Her defasında sensiz her defasında sana demiz Aziz yarim ben sanki hala 25 sen sanki 18 Değişen hiçbir şey yok bak bizde Telvelerin kabardığı diplerde Eşrefin oturduğu mahalledeyiz Öyle bir özlemişiz ki seni Artık dönsen de olur dönmesen de Biz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz
Uğur Arslan
Bir Çiçek Aldım
Dün gece yine yalnızdım Sokağa çıktım Ve kendime bir çiçek aldım Kendim almamış gibi yürüdüm sokaklarda Ve yalnız değilmişim gibi düşündüm Ama her gece gibi Dün gece de yalnızdım Ve kendime bir çiçek aldım Bir saat geri alınmış saatler Ben geri almadım Ve bir saat daha yalnız kalmadım Bir masaya oturdum İki çay ısmarladım Ben içtim sen soğuttun sana söyleyeceğim her şeyi yuttum çok dert etmedim çünkü yoktun dün gece yine yalnızdım rahat ağladım yokluğundan gizlemedim gözyaşlarımı ve lambaları hiç karartmadım dün gece her gece gibi yalnızdım sokağa çıktım ve kendime bir çiçek aldım sen sandım Koklamadım
Uğur Arslan
Uyuyan Güzel
Seni ikimizde seviyoruz anlaşılan, Birbirimize inat, kıyasıya Hiçbir rakip birbirine bu kadar yakın olmadı Seni seviyor olmam ama onu sevmiyor olamamam bu işin kötü yanı Seni ikimizde seviyoruz, Ben ikinizi de seviyorum. Onun beni sevip sevmediği bilmiyorum.
O beyaz atlı prens, Bense bu masalı anlatan. Ya sen, Beyaz atlı prensin öptüğü uyuyan güzel mi, Yoksa bu masalı anlatan kişinin dizlerinde uyuyan güzel mi?
Beyaz atlı prensin öptüğü uyuyan güzelsen uyan Çünkü masal böyle devam ediyor. Eğer masalı anlatan kişinin dizlerinde uyuyan güzelsen İster uyan, ister uyanma, Çünkü o seni her halinle seviyor.
Uğur Arslan
Beni Tanırsın Sen
Çok zamansız zamanlardan geçtim Samanı mayalanmadan saklanmış zamanlardan.
Beni tanırsın sen! Vaatlerin yanar döner hiçliğini, Dağları ateşe veren arzuların kalleşliğini, Masumiyetin can yakan dönekliğin bilmişliğim de Aynı zamanlardan…
Çocukluğumdan da uzak şimdi Sevdaya hasretliğim Aşkta kaybetmeyi marifet bilmişim Ve yüreğimin limanına sokulan her kadını Seve seve kaybetmişim. Ben bana gelene değilde Nedense hep benden geçene yeltendim Bir yanım günaha Bir yanım acıya öykünürdü Aklıma hep düşende Düşünüm gül yüzüydü…
Beni tanırsın sen! Acının tadını sigarayla sevdim Sigarasız acılar çekemedim İçinde yar olmayan şarkıları ezberlemedim ‘Sigaramın dumanı, yoktur yarin imanı’ Bütün hüzzam sözleri sanki ben besteledim. Ud oldum, kanun oldum Sadece ve ancak tellerime vuruldukça inledim Unutamadığım en güzel şarkıydı keza Bana ağladığın efkarlı sesin… Bak gülüm! Sen bilirsin Mardin’de unuttuğum gençliğim Mardin’de yandığım cehennemim Gözünü sevdiğim, gamlı yarim Mardin’in yasında son nefesim
Beni tanırsın sen! Küfür ederken de utanmadım Ciğerlerimi patlatıp ağlarken de Bir, seni seviyorum derken kızarırdı cemalim Hala da içimden sevmeyi tercih ederim.
Beni bilirsin sen! Ne param kaldı ne anam kaldı yitirmediğim Hep söylerim, benim kaybetmişliğim doğuştan Ne dostlarım, ne şen mahalle Sadece biri vardı mazide Bileceksin adını sende Bilecek adını herkes İnan hiç kimse değil Bir o kaldı geçmişin içinde 24 yıl yaslı Mardin’e uğramadım Ayrılıkların anasını belledim Adam gibi bir ayrılık daha görmedim.
Çok zamansız zamanlardan geçtim Samanı mayalanmadan saklanmış zamanları bildim Yangınım aşkların anasını satmışlığımdı benim
Bak gülüm! İnanma sakın! ! Zaman her derde derman değil İçinden zaman geçmeyen yaralar var Zamanın uğramadığı diyarlar.
Uğur Arslan
|
Adı Mehmet
Adı Mehmet… Kara kıtanın kara gözlü, zayıf yüzlü çocuğu. Göz kapaklarında güneş ve çapakları çöl sarısı. Çaresizliğin girdabında. Kelebek renkli yüzünün yorgun yarısı.
Adı Mehmet… Bir halkın hikayesi yani. Yeni günün solduğu beldeye, asırlar öncesinin bir yolculuk efsanesi. Bir halkın ismi yani. Kaderden ötesi olmayan.
Adı Mehmet… Kimseden medet ummayan. Aç karınlı, hasta yüzlü ama tok gözlü. Öylece duran ve sabreden. Uzaktan gelen yolcuları ağırladığı günkü gibi. Necaşi gibi, Habeşi gibi. Doğru, dürüst, iyi, insan yani…
Adı Mehmet… Bir umudun ismi. Çöle yağmur yağdığı günün. Karnının doyduğu günün. Öldüğü günün. Ve üstünde çiçekler açabilen bir mezara gömüldüğü günün ismi yani.
Adı Mehmet… Kimse tanımaz, kimse bilmez. Kara gözleri gülmez. Dünyanın gözü kör olmuş sanki. Kimse onları görmez.
Adı Mehmet… Kim duyar ki; Dudağında bir feryat! ! Savaşmak dudurken yani, Mehmet’i kim dinler ki? Açlığı kim dinler ki? Adı mehmet… Hastalığın gözlerindeki buğusu. Açlığın kokusu. Ve ölümün korkusu. Bir kum fırtınası uğultusu. Ağlayan bir bebek sesi. Ve zayıf dizlerin yağmursuz çöllerdeki izi. Söyle dünya insanların kaç kişi? Kaçı sağır, kaçı kör, kaçı arsız, kaçı erkek, kaçı dişi? Açlıktan ölmek kaldımı be şimdi? Söyle dünya insanlık kimin işi? …..
Er Mektubu
O elinde tuttuğun zarf bir ihanet anında örülmüştür Ve zarfın içindeki kağıt er mektubudur görülmüştür Doğum günüm bu gün 3 Aralık Ve şafak karanlık Bu mektubu sana yazıyorum anne Dün sevdiğimle ayrıldık Son mektubuymuş bana yazdığı Bir daha yazmayacakmış Demek sevda ayrılığa bir ay dayanırmış Ve asker ocağında terkedilmek de varmış
Bu mektubu sana yazıyorum anne Bu gün doğum günüm 3 Aralık Ve şafak karanlık
3-5 nöbetindeydim dün gece Bir şarjörün boşluğunda içtim son sigaramı Ve yorgan gibi üstümü örttü kar siperde Sabaha karşı biraz içim geçmiş Hayalin gözümün önüne geldi anne Kızkardeşimi de verdiğinden beri sevdiğine Bir ben bir de sen kaldın geriye
Üzülme anne üşümüyorum Bekliyorum elim tetikte Bekliyorum memleketi ve seni Ve artık beklemiyorum beni beklemeyen sevdiğimi Beklemiyorum yüreğimi ve aşkımı Soğuk siperde yalnız bırakan sevgiyi Ve bekliyorum anne elim tetikte Eğer girerse menzile vurup öldüreceğim Hem aşkı hem sevgiyi
Geçen gece karakolu bastılar Kurşunlar yağmur gibi yağdı üzerimize Garip gelecek belki sana ama Ortalık bayram yeri gibi oldu anne Biliyormusun o an hiç korkmuyorsun Herkes kendini bir sipere atıyor Ve gecenin karanlığında kurşun yerine Işıl ışıl yıldızlar yağıyor sanki üzerimize Ve ölüm bile aklımıza gelmiyor anne Canlar canlar gidiyor Gidiyor canlar Ve kimbilir ne zaman bahar
Uğur Arslan
Sen Ve Ben
herkes dört gözle tatili beklerdi bense okulların açılmasını çünkü seni görmek vardı koridorlarda ve bana güleceği günü beklemek.
ben okul bahçesindeki ağaca, baş harflerimizi sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın ben sırama isimlerimizi sen kalbime ilk aşkı yazmıştın.
senden sonra sana yazdığım şiirlerden haberin bile yok ve yağmur yüzüme vuruyor ve soğuk.
okuldan sonra her dolma kalem, her lacivert kravat her beyaz gömlek ve yakalık ve her 12 aralık sen gelirsin aklıma çocukluk işte, belki de ilk AŞK belki de ilk delilik.
seversin demiştin ya hani bundan sonrada inan ki o kadar kimseyi sevemedim ve o iki kelimeyi senden sonra kimseye ama kimseye söyleyemedim.
belki hiç olmadın benim için belki de azdın ama olsun ben hep sana şiirler yazdım.
ceketimi ve kravatımı saklıyorum hâlâ birinin üzerinde tebeşir birinin üzerinde ayran lekesi ve Seni seviyorum hala elmayı da, havayı da, suyu da
ve bilmeni istemiyorum hâlâ sana şiirler yazdığımı ve bilmeni istemiyorum bütün bunları çünkü her şey böyleyken güzel en dokunulmamış,en yaşanmamış ve ne tadılmamış haliyle. bir sahilde el ele dolaşılmamış ve bir kafede çay içilmemiş haliyle her şey böyleyken güzel belki de
ama sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın ben aşkına tutulmuş bir deli candım sen gönlüme sevdanın adını yazdın ben aşkına tutulmuş seni ararım. SENİ SEVİYORUM
Uğur Arslan
Gözlerin
Ve gözlerin aklıma gelir Ve sözlerin Gidişin gitmiyor gözümün önünden Ve izleri derin
İlk değilsin bu senin bildiğin Ve yine biliyorsun sen en son sevdiğim
Şimdi uzaklardasın Ben çamlar arasında bir hastane odasında Ciğerimde bir ince hastalık İçimde kapanmak bilmeyen bir yara Ve elimde sanki inadına bir sigara Biliyorum dönmeyeceksin Hatta arkana bile bakmaksızın Gün gelir belki bir yuva kurarsın Oğlun olursa benim adımı koyar mısın?
Gittin Dağ gibi sevdamı devirip ardında Gittin Allahaısmarladık bile demedin Sazlar çalınır Çamlıca’nın bahçelerinde O şarkıyı bir daha hiç söyleyemedim Şimdi elimde bir bardak çay Ve dudağımda buruk tebessüm Kendi kendimi üzmemeye söz verdim Ve ben seni hayatımın bir musalla taşının en yakın yerinde sevdim ısrar etmedin kendine beni sev diye beyaz bulutlar gibi sırtını rüzgarlara verip gittin bense durdum ve bekledim ve ben seni hayatımın musalla taşına en yakın yerinde sevdim
Uğur Arslan
Günahsız Aşk
Zamansız gözlerini ufka dikişin var ya Beni benden edişin Hesap vermeden Sormadan Söylemeden sevişin Buğulu gözlerinde Bakışların beni bırakır gider ya Sadece Sadece sen yokken kendime gelişim Umulmadık bir yerinde hayatın Ciğerlerini söküp atarcasına Kalbindekileri haykıracakmış gibi Karşımda duruşun Ve bir kelime bile etmeden Çekip gidişin Ve susuşun var ya…
Şakağıma dayanmış bir namlunun Tetiğini çekmeyişin Oluk oluk cana hayat veren kanı Şahdamarda kesişin Ve beni benden edişin En yaşanacak zamanında yaşanmamışlıkların Çekip gidişin Ve aşktan ölürken dahi Sevmiyorum deyişin Ve günahsız gidişin Beni günaha sokar ya…
Uğur Arslan
Deniz Feneri
Sen Deniz Feneri Hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğun Çocukluğun yıkık kentlerde Ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti. Okuma yazmayı öğrendiğin Gazetelerdeki terör sayfaları Ve Haliç tersanelerinde korsanlar Evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar…
Her sokağın başında anaların isyanı dururdu Ve günler kısa ama geceler uzun olurdu. Bir kurşun bir liraya Ve bir hayat bir kurşuna mal olur, Senin doğduğun yerlerde İnsanlar can evinden vurulurdu.
Sen Deniz Feneri Sarayburnu’nun dimdik delikanlısı Yavuz zırhlısında deniz piyade eri Yetmiş ikiye dört çakı gibi asker Arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan Ve giderken bıraktığı sevdiğini döndüğünde bulamayan…
Yıkar mı bizi bu sevda! Bir aşk delikanlıyı bozar mı be adam?
Hadi kalk! Eski günlerde olduğu gibi Karanlığa yine ışık yak!
Arka bahçedeki mahalle kavgalarında Kaşına sapan taşı geldiği günden beri Hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri Can dostum ve kan dostum İster kalbine gömdüğün sevdamın aşkına İster Allah’ın aşkına Kalk bir ışık yak ve bir kor düşür yüreğimize Savaşmak ne güzel bir şey uğruna Ve yeniden âşık olmak…
Ve Sen Deniz Feneri Sarayburnu’nun dürüst delikanlısı Kalbine gömdüğün aşkın Gönlündeki sevdan ve aydınlık gözlerinle Senin işin karanlığa korkuturcasına bakmaktı Ve sana en yakışmayan şey ağlamaktı.
Deniz Feneri Unutmadık o günleri Sevdamız yüreğimizde gizli kalır Ve mahallenin kızına âşık olmak Ayıp sayılırdı Bir kıza âşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı Ve dünya dedikleri şey yalandı…
Paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde Ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz Silah çekmek ve tespih sallamak değildi delikanlılık Tespihi çekmek, silahı saklamaktı Yazık… Gün geldi delikanlılık kabadayılığa yenildi Sonra üç kuruşa satılan sevdalar ve ucuz aşklar Artık senin işin değildi…
Sen Deniz Feneri Sarayburnu’nun dik ve yitik delikanlısı Ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni Ne de geleceğe satılan aşklar
Sen doğarken bir ölüm şaşkınlığıyla Gökyüzüne uzanmış düşmanlık türküleri Suçüstü yakalanırken en güzel umutların Gözlerini bir ihanet anında açmışlığın Ve yakmışlığın gecenin karanlığına en derin aydınlığını
Hey Deniz Feneri! Parayla satın alınamayacak aşkların sevdalısı Çektiğin çileleri özenle saklıyorsun seyir defterinde Sarayburnu’nun dimdik ve yakışıklı delikanlısı…
Gidiyorsun belki Deniz Feneri Sana ‘kal’ diyemem giderken Sevmek kadar ölmek de kader Ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere Gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün Ve sen ölsen bile bir gün Nâmın yürüsün Ve sen ölsen bile bir gün Nâmın yürüsün…
Uğur Arslan
Urfalı
urfanın etrafı dumanlı dağlar yüreğim yanıyor aney içerim ağlar urfanın etrafı dumanlı dağlar o dumanlar içimi kaplar gezme ceylan bu dağlarda seni vururlar seni vuran kurşun benim yüreğim dağlar ve sevdam karalar bağlar urfalı ayağı kabaralı kunduralı benim sevdiğim başkasının gelini bu değildir sevdamın bedeli ağa kızı paşa kızı beni hor mu görürsün kır atının üstünde gurbete mi yürürsün yakışmadı ihanet edişin yakışmadı ihanet edişin ve gidişin bir yiğidi bırakıyorsun ardında giderken yaralı bir yiğidi can çekişen kır at gibi bu yiğidi vurmalı keremi aslı yaktı beni de sen urfalı göresim gelir kör olduğumu ve ölesim dumanlı dağlarda vurasım gelir kendimi yada mecnun olasım ağa kızı paşa kızı ele gelin giderken bu yiğidi vurmalı ferhatı şirin yaktı beni de sen urfalı urfalı ayağı kabaralı kunduralı benim sevdiğim başkasının gelini bu değildir sevdamın bedeli ibrahimi yakan ateşler var içimde fıratın suyu az gelir urfanın etrafı dumanlı dağlar o dumanlar içimi kaplar durma ceylan bu dağlarda durma seni vururlar seni vuran kurşun benim yüreğim dağlar ve sevdam karalar bağlar yakışmadı ihanet edişin yakışmadı ihanet edişin ve gidişin bir yiğidi bırakıyorsun ardında giderken yaralı bir yiğidi keremi aslı yaktı beni de sen urfalı urfalı başında al duvağı ayağı kabaralı kunduralı gel vur gitmeden gitmeden bu yiğidi vurmalı ferhatı şirin yaktı beni de sen beni de sen urfalı
Uğur Arslan
|