Uğur ASLAN

Türk şair, sunucu, TV programı yapımcısı.

Uğur Arslan 3 Ağustos 1972 tarihinde İstanbul’da doğdu. Babası işçi, annesi ev hanımıdır. 1978 yılında İstanbul Karagümrük Muallim Naci İlköğretim Okulu’nda başladığı öğrenimini, Orta Doğu Koleji’nde sürdürdü. İstanbul Üniversitesi Sakarya Kampüsü Makine Meslek Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. İşe girdiği fabrikadan kısa sürede ayrılarak lise yıllarındaki sunuculuk ve spikerlik idealini gerçekleştirmek için Ak Radyo’da program sunuculuğu yapmaya başladı. Bir yıl sonrada Kanal 7 televizyonunda sunuculuk ve sonrasında program yapımcılığına başladı. Bir yıl sunuculuk, spikerlik eğitimini aldıktan sonra Amerika’da New York Film Akademisi’nde yönetmenlik eğitimi gördü. Temmuz 1999’da New York’da ilk kısa filmini çekmeye başladıktan bir ay sonra askerlik görevini yapmak üzere Türkiye’ye döndü. Askerliğini İzmir Narlıdere’de yaptı.

Daha çok yazdığı ve seslendirdiği şiirleriyle tanınan Uğur Arslan, Kanal 7’de önceleri Ramazan aylarında yayınlanan, sosyal yardım içerikli Deniz Feneri adlı TV programını sunmaya başladı. Eski sinema oyuncusu İbrahim Uğurlu ile birlikte sunduğu program kısa sürede büyük ilgi görünce 1998 yılında aynı isimde “Deniz Feneri Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği”ni kurarak Yönetim Kurulu Başkanlı’ğını yaptı. Bir dönem TGRT’de Yol Hikayeleri isimli programı sundu. Kendi şiirlerini seslendirdiği çeşitli albümler çıkaran Uğur Arslan, FOX kanalının evlendirme programı Su Gibi programını Songül Karlı ile birlikte sunmaya başladı ve 2013 Hazıran’ında bu program sona erdi. Yine aynı kanalda bir sonraki sezon Mucize Hayatlar isimli programı sundu.Ancak ilgi görmeyince program yayından kaldırldı. Bunun üzerine Uğur Arslan FOX TV’le olan anlaşmasını sonlandırdı. 2014 Mart’ında yeniden Kanal 7’de Uğur Arslan’la Umut Var isimli programı sunmaya başlamıştır. 2012 yılında Star TV’de yayınlanmaya başlayan ‘Benzemez Kimse Sana’ adlı programda yarıştı. Şimdilerde Seda Sayan ile birlikte Star TV’de yayınlanmakta olan Evleneceksen Gel programını sunmaktadır.

Eserleri

BAZI ŞİİRLERİ SAYFA 1 SAYFA 2 SAYFA 3

Deniz Feneri Gerçek Hayattan Kesitler (1999)
Vefa (2009)

Albüm
Deniz Feneri (1999)
Deniz Feneri Müzikleri 2 Beni Tanırsın Sen (2000)
Deniz Feneri Şiirleri 3 Kavuşursak Biteriz (2003)
Biz Barışmayız Artık Deniz Feneri Şiirleri 4 (2005)
Bir Ayrılığın İlk Günü (2008)

Kavuşursak Biteriz Biz

Kavuşursak biteriz biz,
Biz mutlu sonlar katiliyiz.
Kavuşursak biteriz biz.
Sevgiyle bakan gözleri kör ederiz.
Herkesin bildiği bir aşk,
Herkesin attığı bir imza
Herkes gibi değiliz biz.
Belki biraz serseri,
Belki biraz deliyiz,
Ama kavuşursak biteriz biz.
Pervane böceğinin mum alevine sevdası
Ateş böceğinin susuzluğuyuz biz
Yanar ama su içmeyiz
Etrafında döner, alevle dansederiz.
Bize kimseden zarar gelmez,
Biz zararı ancak kendi kendimize veririz.
Severiz, özleriz, aşktan ölsek kimseye söylemeyiz.
Biz artık biz değiliz.
Ruhlar kavuşur ve konuşur gökyüzünde bir yerde
Ama bedenen kavuşursak biteriz biz.
Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz.
Onu bilir, onu söyleriz,
Kavuşursak biteriz biz.
İki sınır ülkenin dikenli telleriyiz,
Dokunursak kanar ellerimiz.
Kimselere söylemez gizli gizli severiz
Ama kavuşursak biteriz biz.
Bir kor var içimizde yanan,
Onu küllendiremeyiz.
Görüşemeyiz, konuşamayız ve sevişemeyiz.
Bir aşk var bizi biz yapan,
Kavuşursak biteriz biz.
Biz herkes gibi değiliz.
İstadeğimiz zaman gelip,
İstediğimizde gidemeyiz.
Kahve içip, gülüp, konuşup, başbaşa yemek yiyemeyiz.
Ne bir filmdeki mutlu son,
Ne de göz yumulacak bir kaçamak değiliz biz.
Sadece özlemle severiz,
Ve kavuşursak biteriz biz.
Sevda iki kişinin birbirine aşkı değil artık.
Artık her aşk her ağızda sakız.
Biz birbirimize aslında her aşıktan daha yakınız.
Belki ayrı şehirlerdeyiz,
Ama her gece aynı mehtapta buluşur,
Yağmur yağarsa, çıkar,
Aynı yağmurun altında ıslanırız.
Bu aşkı ancak biz biliriz.
Şiirleri güvercinlerin kulağına fısıldar,
Mektupları suya yazarız.
Biz belki ayrıyız,
Ama her gün aynı geceyi sabahlarız.
Melekler bize ağlar, biz halimize güleriz.
Onu bilir onu söyleriz.
Kavuşursak biteriz biz.

Uğur Arslan

Seni Yağmurdan Sonra Seveceğim

Şimdi git..
Say ki, seninle içinden sevda geçen bir türkü söylemedik.. Say ki, gece mektuplarını, en güzel aşk şiirlerini beraber ezberlemedik..
Say ki, sevda trenini kaçırdığım durakta bir süre beraber beklemedik..
Sen git..
Ben gelemem bu yürekle..
Ya da kal..
Eylül yağmurlarını bekle..

Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Saçlarıma ak düşmemiş halimle..
Sen yaşlardayken..
Onsekizimde, yirmimde..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Kaldırımların ıslak ve temiz haliyle..
Yaşlı yüzüm delikanlı yüreğimle..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Aşksız geçen onca yılı yakacağım..
Sevda alevinde kendi ellerimle…

Şimdi git..
Say ki, seninle sahildeki çardakta hiç dondurma yemedik..
Say ki, oturup konuştuğun yaşlı ve yabancı bir adamdı..
Ve sevdadan hiç söz etmedik..
Say ki, hiç gülmedik..
Aynı şeyleri sevmedik..
Ve yağmurdan sonra beraber yürümedik..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Kimse bilmeyecek, herkesten gizleyeceğim..
Yağmurdan sonraki toprak kokusu olacak havada..
Seninle gökkuşağının altından geçeceğim..
Seni yağmurdan sonra seveceğim..
Ve seni sevdiğimi kimseye söylemeyeceğim..
Belki bu dünya gözüyle gördüğüm son yağmur olacak..
Islak kaldırımlarda sırılsıklam yürüyeceğim..
Ben seni yağmurdan sonra seveceğim..
Ve bir gün ölürsem yeşil gözlerinde öleceğim…..

Uğur Arslan

Metris

Ben hep 17 yaşındayım
Demir kapının her açılışında
Her ayak sesinde içime sığmaz yüreğim
Her türlüsünü tattım acının ve ızdırabın
Yalnız seni özlerken kendimi yenemedim
Çünkü; senden gayrısı haram
Şu Metris’in önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim gerisi yalan

Cigara çekmedi canım hiç
Çıkarken havalandırmaya
Olmadı avluda atılmış voltam hiç
Hele masmavi bir denize atılmış oltam
Hiç mi hiç…
İçerde bıraktım dünyayı
Parmaklıklarla bölünmüş olarak
Görmeye alışık gözleri
Ve senin için yazdığım şiirleri, sözleri.
Sana olan aşkımı
Defterlere değil
Metris’in duvarlarına yazdım
Uykusuz geçen geceler akıllara zarar
Kıramazdı beni duruşmada kırılan kalem
Senin görüşlere gelmediğin kadar
Şu Metris’in önü bir uzun alan
Bir tek seni sevdim gerisi yalan
Senin hasretindi hücreme dolan
Yalnız seni sevdim gerisi yalan.

Parmaklıkların elime bulaşan pası
Havalandırmadan gelen hela ko0kusu
Işık ve ufuksuz hücremde
Gözlerim kuvvet kaybındaydı.
Bir şişin ucundaydı ölüm korkusu
Ve özgürlük kravatlıların avucundaydı

Bir kazaydı gelişin
Ya seni sevişim?
Bir masaldı.
17 yıl 15 gece
Bir ranzaydı yattığım
Bir de oturduğum masaydı

Ben gençliğimin en tutkulu aşkını
Kağıtlara değil
Gönlümün en derin nağralarını
Kalemle değil
Tırnaklarımla
Metris’in duvarlarına yazdım
Ve kanayan ellerime tuz bastım

Çok mektup yazdım sana
Ama hiç yollamadım
Ben sana olan mektuplarımı
Metris’in duvarlarına yazdım
Ve üzerine zarf değil
Mapushane kapılarını kapattım

Şimdi bir şey yok yanımda senden kalan
Şu Metris’in önü bir uzun alan
Benim sevdam gerçek
Senin aşkın yalan
Hücrem değil hasretinle yanarım
Senin için hergün hergün ağlarım
Kanım hep içime akar kanarım
Beni anlamadın ona yanarım…..

Uğur Arslan

Aziz Yarim

Aziz diyar El aziz
Madenin gülü kokmuyor sensiz
Hala haritanın sağ köşesindeyiz
Her defasında sensiz her defasında sana dertliyiz
Aziz yarim sanki ben hala 25 sen hala 18
Değişen hiçbir şey yok bak bizde
Telvelerin kabardığı diplerde
Eşrefin oturduğu mahalledeyiz
Öyle bir özlemişiz ki seni
Artık dönsen de olur dönmesen de
Biz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz
Aziz yar sen bir sabah bu şehri başıma yıkıp gittin
Dağları deviriverdin üstüme hiç çekinmedin
Ben bu şehirde bir daha da sabah görmedim
Günaydınlar olmadı günler aymadı sensiz
Karalar çekildi gözümün ferine
Son soluğumun dibine çöktüm öylece
Gidişin gibi durdum şuracıkta
Her gün şu köşe başında kaç yıllar saydım
Hiç yaşamadım sensiz ama hep yaşlandım inadına
Her hazan hep hüzünle geçti bu şehirde
Ben bir El azize birde sana kıyamadım işte
Her hazan hep hüzünle geçti bu şehirde
Ben bir El azize birde sana kıyamadım işte
Daha geçmedi benim sana ağrılarım
Salındığın sokaklar hala sızım sızım
Yıktığın duvarlarda durur yine gül adı n
Hiç dayanmadım hiç dayanamadım
Bu enkazın altında seni düşünmeden yaşamadım yaşayamadım
Ben sana nerde yanlış yaptım aziz yar
Bir sabah gidiverdin aklımı kaçırdım
Anlamadım hatalarımı hiç söylemedin
Kafamın içinde bu sorularla ölmedim bile bak ölemedim
Ben kafamın içinde bu sorularla ölmedim ölemedim
Bana bir özlemin kaldı yadigar bu viranede
Derdimi sığdıramıyorum bedene
Yıkılıyorum her geçen gün yokluğunun üstüne
Sıkılıyorum bazen
Sakınıyorum yinede seni gönlümün her köşesinde
Yine duruyor mu toyluğunun kabri gamzelerinde
İşvenin alası savrulurdu tellerinde
Ne senden geçilirdi ne bu diyardan gidilirdi
Bir tutam saçın uğruna yaktıydım ben bu şehri
Sonra bende yandıydım içinde
Hiç gitmedim buralardan senelerce
Sensizlikten gidemedim bir adım öteye
Bir derin yara bir derinlikli sevda bıraktın ya sen bana
Paylaşamadığım tek acı hatıra en anlamlı dua yine sendin bana sendin
Aziz yarim El aziz
Madenin gülü kokmuyor sensiz
Biz hala haritanın sağ köşesindeyiz
Her defasında sensiz her defasında sana demiz
Aziz yarim ben sanki hala 25 sen sanki 18
Değişen hiçbir şey yok bak bizde
Telvelerin kabardığı diplerde
Eşrefin oturduğu mahalledeyiz
Öyle bir özlemişiz ki seni
Artık dönsen de olur dönmesen de
Biz her daim yine sana sitemli yine sana hasret gideriz

Uğur Arslan

Bir Çiçek Aldım

Dün gece yine yalnızdım
Sokağa çıktım
Ve kendime bir çiçek aldım
Kendim almamış gibi yürüdüm sokaklarda
Ve yalnız değilmişim gibi düşündüm
Ama her gece gibi
Dün gece de yalnızdım
Ve kendime bir çiçek aldım
Bir saat geri alınmış saatler
Ben geri almadım
Ve bir saat daha yalnız kalmadım
Bir masaya oturdum
İki çay ısmarladım
Ben içtim
sen soğuttun
sana söyleyeceğim her şeyi yuttum
çok dert etmedim
çünkü yoktun
dün gece yine yalnızdım
rahat ağladım
yokluğundan gizlemedim gözyaşlarımı
ve lambaları hiç karartmadım
dün gece
her gece gibi yalnızdım
sokağa çıktım
ve kendime bir çiçek aldım
sen sandım
Koklamadım

Uğur Arslan

Uyuyan Güzel

Seni ikimizde seviyoruz anlaşılan,
Birbirimize inat, kıyasıya
Hiçbir rakip birbirine bu kadar yakın olmadı
Seni seviyor olmam ama onu sevmiyor olamamam bu işin kötü yanı
Seni ikimizde seviyoruz,
Ben ikinizi de seviyorum.
Onun beni sevip sevmediği bilmiyorum.

O beyaz atlı prens,
Bense bu masalı anlatan.
Ya sen,
Beyaz atlı prensin öptüğü uyuyan güzel mi,
Yoksa bu masalı anlatan kişinin dizlerinde uyuyan güzel mi?

Beyaz atlı prensin öptüğü uyuyan güzelsen uyan
Çünkü masal böyle devam ediyor.
Eğer masalı anlatan kişinin dizlerinde uyuyan güzelsen
İster uyan, ister uyanma,
Çünkü o seni her halinle seviyor.

Uğur Arslan

Beni Tanırsın Sen

Çok zamansız zamanlardan geçtim
Samanı mayalanmadan saklanmış zamanlardan.

Beni tanırsın sen!
Vaatlerin yanar döner hiçliğini,
Dağları ateşe veren arzuların kalleşliğini,
Masumiyetin can yakan dönekliğin bilmişliğim de
Aynı zamanlardan…

Çocukluğumdan da uzak şimdi
Sevdaya hasretliğim
Aşkta kaybetmeyi marifet bilmişim
Ve yüreğimin limanına sokulan her kadını
Seve seve kaybetmişim.
Ben bana gelene değilde
Nedense hep benden geçene yeltendim
Bir yanım günaha
Bir yanım acıya öykünürdü
Aklıma hep düşende
Düşünüm gül yüzüydü…

Beni tanırsın sen!
Acının tadını sigarayla sevdim
Sigarasız acılar çekemedim
İçinde yar olmayan şarkıları ezberlemedim
‘Sigaramın dumanı, yoktur yarin imanı’
Bütün hüzzam sözleri sanki ben besteledim.
Ud oldum, kanun oldum
Sadece ve ancak tellerime vuruldukça inledim
Unutamadığım en güzel şarkıydı keza
Bana ağladığın efkarlı sesin…
Bak gülüm!
Sen bilirsin
Mardin’de unuttuğum gençliğim
Mardin’de yandığım cehennemim
Gözünü sevdiğim, gamlı yarim
Mardin’in yasında son nefesim

Beni tanırsın sen!
Küfür ederken de utanmadım
Ciğerlerimi patlatıp ağlarken de
Bir, seni seviyorum derken kızarırdı cemalim
Hala da içimden sevmeyi tercih ederim.

Beni bilirsin sen!
Ne param kaldı ne anam kaldı yitirmediğim
Hep söylerim, benim kaybetmişliğim doğuştan
Ne dostlarım, ne şen mahalle
Sadece biri vardı mazide
Bileceksin adını sende
Bilecek adını herkes
İnan hiç kimse değil
Bir o kaldı geçmişin içinde
24 yıl yaslı Mardin’e uğramadım
Ayrılıkların anasını belledim
Adam gibi bir ayrılık daha görmedim.

Çok zamansız zamanlardan geçtim
Samanı mayalanmadan saklanmış zamanları bildim
Yangınım aşkların anasını satmışlığımdı benim

Bak gülüm!
İnanma sakın! !
Zaman her derde derman değil
İçinden zaman geçmeyen yaralar var
Zamanın uğramadığı diyarlar.

Uğur Arslan

Adı Mehmet

Adı Mehmet…
Kara kıtanın kara gözlü, zayıf yüzlü çocuğu.
Göz kapaklarında güneş ve çapakları çöl sarısı.
Çaresizliğin girdabında.
Kelebek renkli yüzünün yorgun yarısı.

Adı Mehmet…
Bir halkın hikayesi yani.
Yeni günün solduğu beldeye, asırlar öncesinin bir yolculuk efsanesi.
Bir halkın ismi yani.
Kaderden ötesi olmayan.

Adı Mehmet…
Kimseden medet ummayan.
Aç karınlı, hasta yüzlü ama tok gözlü.
Öylece duran ve sabreden.
Uzaktan gelen yolcuları ağırladığı günkü gibi.
Necaşi gibi, Habeşi gibi.
Doğru, dürüst, iyi, insan yani…

Adı Mehmet…
Bir umudun ismi.
Çöle yağmur yağdığı günün.
Karnının doyduğu günün.
Öldüğü günün.
Ve üstünde çiçekler açabilen bir mezara gömüldüğü günün ismi yani.

Adı Mehmet…
Kimse tanımaz, kimse bilmez.
Kara gözleri gülmez.
Dünyanın gözü kör olmuş sanki.
Kimse onları görmez.

Adı Mehmet…
Kim duyar ki; Dudağında bir feryat! !
Savaşmak dudurken yani,
Mehmet’i kim dinler ki?
Açlığı kim dinler ki?
Adı mehmet…
Hastalığın gözlerindeki buğusu.
Açlığın kokusu.
Ve ölümün korkusu.
Bir kum fırtınası uğultusu.
Ağlayan bir bebek sesi.
Ve zayıf dizlerin yağmursuz çöllerdeki izi.
Söyle dünya insanların kaç kişi?
Kaçı sağır, kaçı kör, kaçı arsız, kaçı erkek, kaçı dişi?
Açlıktan ölmek kaldımı be şimdi?
Söyle dünya insanlık kimin işi? …..

Er Mektubu

O elinde tuttuğun zarf
bir ihanet anında örülmüştür
Ve zarfın içindeki kağıt
er mektubudur görülmüştür
Doğum günüm bu gün 3 Aralık
Ve şafak karanlık
Bu mektubu sana yazıyorum anne
Dün sevdiğimle ayrıldık
Son mektubuymuş bana yazdığı
Bir daha yazmayacakmış
Demek sevda ayrılığa bir ay dayanırmış
Ve asker ocağında terkedilmek de varmış

Bu mektubu sana yazıyorum anne
Bu gün doğum günüm 3 Aralık
Ve şafak karanlık

3-5 nöbetindeydim dün gece
Bir şarjörün boşluğunda içtim son sigaramı
Ve yorgan gibi üstümü örttü kar siperde
Sabaha karşı biraz içim geçmiş
Hayalin gözümün önüne geldi anne
Kızkardeşimi de verdiğinden beri sevdiğine
Bir ben bir de sen kaldın geriye

Üzülme anne üşümüyorum
Bekliyorum elim tetikte
Bekliyorum memleketi ve seni
Ve artık beklemiyorum beni beklemeyen sevdiğimi
Beklemiyorum yüreğimi ve aşkımı
Soğuk siperde yalnız bırakan sevgiyi
Ve bekliyorum anne elim tetikte
Eğer girerse menzile vurup öldüreceğim
Hem aşkı hem sevgiyi

Geçen gece karakolu bastılar
Kurşunlar yağmur gibi yağdı üzerimize
Garip gelecek belki sana ama
Ortalık bayram yeri gibi oldu anne
Biliyormusun o an hiç korkmuyorsun
Herkes kendini bir sipere atıyor
Ve gecenin karanlığında kurşun yerine
Işıl ışıl yıldızlar yağıyor sanki üzerimize
Ve ölüm bile aklımıza gelmiyor anne
Canlar canlar gidiyor
Gidiyor canlar
Ve kimbilir ne zaman bahar

Uğur Arslan

Sen Ve Ben

herkes dört gözle tatili beklerdi
bense okulların açılmasını
çünkü seni görmek vardı koridorlarda
ve bana güleceği günü beklemek.

ben okul bahçesindeki ağaca, baş harflerimizi
sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın
ben sırama isimlerimizi
sen kalbime ilk aşkı yazmıştın.

senden sonra sana yazdığım şiirlerden
haberin bile yok
ve yağmur yüzüme vuruyor
ve soğuk.

okuldan sonra
her dolma kalem, her lacivert kravat
her beyaz gömlek ve yakalık
ve her 12 aralık
sen gelirsin aklıma
çocukluk işte, belki de ilk AŞK
belki de ilk delilik.

seversin demiştin ya hani bundan sonrada
inan ki o kadar kimseyi sevemedim
ve o iki kelimeyi senden sonra kimseye
ama kimseye söyleyemedim.

belki hiç olmadın benim için
belki de azdın
ama olsun
ben hep sana şiirler yazdım.

ceketimi ve kravatımı saklıyorum hâlâ
birinin üzerinde tebeşir
birinin üzerinde ayran lekesi
ve Seni seviyorum hala
elmayı da, havayı da, suyu da

ve bilmeni istemiyorum hâlâ
sana şiirler yazdığımı
ve bilmeni istemiyorum bütün bunları
çünkü her şey böyleyken güzel
en dokunulmamış,en yaşanmamış
ve ne tadılmamış haliyle.
bir sahilde el ele dolaşılmamış
ve bir kafede çay içilmemiş haliyle
her şey
böyleyken güzel belki de

ama sen gönlüme sevdanın adını yazmıştın
ben aşkına tutulmuş bir deli candım
sen gönlüme sevdanın adını yazdın
ben aşkına tutulmuş seni ararım.
SENİ SEVİYORUM

Uğur Arslan

Gözlerin

Ve gözlerin aklıma gelir
Ve sözlerin
Gidişin gitmiyor gözümün önünden
Ve izleri derin

İlk değilsin bu senin bildiğin
Ve yine biliyorsun sen en son sevdiğim

Şimdi uzaklardasın
Ben çamlar arasında bir hastane odasında
Ciğerimde bir ince hastalık
İçimde kapanmak bilmeyen bir yara
Ve elimde sanki inadına bir sigara
Biliyorum dönmeyeceksin
Hatta arkana bile bakmaksızın
Gün gelir belki bir yuva kurarsın
Oğlun olursa benim adımı koyar mısın?

Gittin
Dağ gibi sevdamı devirip ardında
Gittin
Allahaısmarladık bile demedin
Sazlar çalınır Çamlıca’nın bahçelerinde
O şarkıyı bir daha hiç söyleyemedim
Şimdi elimde bir bardak çay
Ve dudağımda buruk tebessüm
Kendi kendimi üzmemeye söz verdim
Ve ben seni hayatımın bir musalla taşının
en yakın yerinde sevdim
ısrar etmedin kendine beni sev diye
beyaz bulutlar gibi sırtını rüzgarlara verip gittin
bense durdum ve bekledim
ve ben seni hayatımın musalla taşına en yakın yerinde sevdim

Uğur Arslan

Günahsız Aşk

Zamansız gözlerini ufka dikişin var ya
Beni benden edişin
Hesap vermeden
Sormadan
Söylemeden sevişin
Buğulu gözlerinde
Bakışların beni bırakır gider ya
Sadece
Sadece sen yokken kendime gelişim
Umulmadık bir yerinde hayatın
Ciğerlerini söküp atarcasına
Kalbindekileri haykıracakmış gibi
Karşımda duruşun
Ve bir kelime bile etmeden
Çekip gidişin
Ve susuşun var ya…

Şakağıma dayanmış bir namlunun
Tetiğini çekmeyişin
Oluk oluk cana hayat veren kanı
Şahdamarda kesişin
Ve beni benden edişin
En yaşanacak zamanında
yaşanmamışlıkların
Çekip gidişin
Ve aşktan ölürken dahi
Sevmiyorum deyişin
Ve günahsız gidişin
Beni günaha sokar ya…

Uğur Arslan

Deniz Feneri

Sen Deniz Feneri
Hüzünlü bir kış günü başladı yolculuğun
Çocukluğun yıkık kentlerde
Ve kesme kaya caddeli ahşap evlerde geçti.
Okuma yazmayı öğrendiğin
Gazetelerdeki terör sayfaları
Ve Haliç tersanelerinde korsanlar
Evden çıkarken vedalaşırdı babalarla evlatlar…

Her sokağın başında anaların isyanı dururdu
Ve günler kısa ama geceler uzun olurdu.
Bir kurşun bir liraya
Ve bir hayat bir kurşuna mal olur,
Senin doğduğun yerlerde
İnsanlar can evinden vurulurdu.

Sen Deniz Feneri
Sarayburnu’nun dimdik delikanlısı
Yavuz zırhlısında deniz piyade eri
Yetmiş ikiye dört çakı gibi asker
Arkadaşının kaza kurşunu izini sırtında taşıyan
Ve giderken bıraktığı sevdiğini döndüğünde bulamayan…

Yıkar mı bizi bu sevda!
Bir aşk delikanlıyı bozar mı be adam?

Hadi kalk!
Eski günlerde olduğu gibi
Karanlığa yine ışık yak!

Arka bahçedeki mahalle kavgalarında
Kaşına sapan taşı geldiği günden beri
Hani kanına kanımı sürdüğüm o günden beri
Can dostum ve kan dostum
İster kalbine gömdüğün sevdamın aşkına
İster Allah’ın aşkına
Kalk bir ışık yak ve bir kor düşür yüreğimize
Savaşmak ne güzel bir şey uğruna
Ve yeniden âşık olmak…

Ve Sen Deniz Feneri
Sarayburnu’nun dürüst delikanlısı
Kalbine gömdüğün aşkın
Gönlündeki sevdan ve aydınlık gözlerinle
Senin işin karanlığa korkuturcasına bakmaktı
Ve sana en yakışmayan şey ağlamaktı.

Deniz Feneri
Unutmadık o günleri
Sevdamız yüreğimizde gizli kalır
Ve mahallenin kızına âşık olmak
Ayıp sayılırdı
Bir kıza âşık olmak bir de parkayı çıkarmak haramdı
Ve dünya dedikleri şey yalandı…

Paranın geçmediği günler vardı gençliğimizde
Ve namerdin yıkamadığı mertliğimiz
Silah çekmek ve tespih sallamak değildi delikanlılık
Tespihi çekmek, silahı saklamaktı
Yazık…
Gün geldi delikanlılık kabadayılığa yenildi
Sonra üç kuruşa satılan sevdalar ve ucuz aşklar
Artık senin işin değildi…

Sen Deniz Feneri
Sarayburnu’nun dik ve yitik delikanlısı
Ne geçmişten yükselen ağıtlar anlıyor seni
Ne de geleceğe satılan aşklar

Sen doğarken bir ölüm şaşkınlığıyla
Gökyüzüne uzanmış düşmanlık türküleri
Suçüstü yakalanırken en güzel umutların
Gözlerini bir ihanet anında açmışlığın
Ve yakmışlığın gecenin karanlığına en derin aydınlığını

Hey Deniz Feneri!
Parayla satın alınamayacak aşkların sevdalısı
Çektiğin çileleri özenle saklıyorsun seyir defterinde
Sarayburnu’nun dimdik ve yakışıklı delikanlısı…

Gidiyorsun belki Deniz Feneri
Sana ‘kal’ diyemem giderken
Sevmek kadar ölmek de kader
Ama giderken bile ışığın yol göstersin kayıp gemilere
Gözlerin gökyüzünü aydınlığa bürüsün
Ve sen ölsen bile bir gün
Nâmın yürüsün
Ve sen ölsen bile bir gün
Nâmın yürüsün…

Uğur Arslan

Urfalı

urfanın etrafı dumanlı dağlar
yüreğim yanıyor aney
içerim ağlar
urfanın etrafı dumanlı dağlar
o dumanlar içimi kaplar
gezme ceylan bu dağlarda
seni vururlar
seni vuran kurşun benim yüreğim dağlar
ve sevdam karalar bağlar
urfalı
ayağı kabaralı kunduralı
benim sevdiğim başkasının gelini
bu değildir sevdamın bedeli
ağa kızı paşa kızı
beni hor mu görürsün
kır atının üstünde gurbete mi yürürsün
yakışmadı ihanet edişin
yakışmadı ihanet edişin ve gidişin
bir yiğidi bırakıyorsun ardında giderken
yaralı bir yiğidi
can çekişen kır at gibi
bu yiğidi vurmalı
keremi aslı yaktı
beni de sen urfalı
göresim gelir kör olduğumu ve ölesim
dumanlı dağlarda vurasım gelir kendimi
yada mecnun olasım
ağa kızı paşa kızı
ele gelin giderken bu yiğidi vurmalı
ferhatı şirin yaktı
beni de sen urfalı
urfalı
ayağı kabaralı kunduralı
benim sevdiğim başkasının gelini
bu değildir sevdamın bedeli
ibrahimi yakan ateşler var içimde
fıratın suyu az gelir
urfanın etrafı dumanlı dağlar
o dumanlar içimi kaplar
durma ceylan bu dağlarda durma seni vururlar
seni vuran kurşun benim yüreğim dağlar
ve sevdam karalar bağlar
yakışmadı ihanet edişin
yakışmadı ihanet edişin ve gidişin
bir yiğidi bırakıyorsun ardında giderken
yaralı bir yiğidi
keremi aslı yaktı beni de sen urfalı
urfalı
başında al duvağı
ayağı kabaralı kunduralı
gel vur gitmeden
gitmeden bu yiğidi vurmalı
ferhatı şirin yaktı
beni de sen beni de sen urfalı

Uğur Arslan