III. bend
1, O bedr-i kâmil ol âşinâ-yı bahr-i ulum
Fenaya vardı telef etdi ara tâli-i şûm
1. Ayın ondördü gibi bilgili ve ilim denizinin tanışı olan o şehzade yok olup gitti. Uğursuz talih zavallıyı telef etti.
2. Dögündi kaldı hemân dâg-i hasret ile nücûm
Köyündi şâm-ı firakında doldı yâş ile Rûm
2. Gök yüzünde birer yara gibi görünen yıldızlar şehzadenin, hasretiyle dövündü kaldı.
Osmanlı ülkesi onun ayrılığı akşamında hasretle yandı tutuştu, gözleri yaşlarla doldu.
3. Kara geyürdi Karamana gusse etdi hücum
O mâhı ince hayâl ile etdiler ma/’dûm
3. Hüzün ve keder hücumu Konya halkına karalar giydirdi. O ay yüzlü şehzadeyi, ince hesaplar, us taca entrikalarla yok ettiler.
4. Tolandı gerdenine hâle gibi mâr-ı semûm
Kazâ-yı Hak ne ise razı oldı ol merhum
4. Zehirli bir yılan, yani cellâdın kemendi şehzadenin boynuna hale gibi kuşandı. Rahmetli kaderi ne ise ona boyun eğdi.
5. Hatâsı gayr-ı muayyen günâhı nâ-ma’lûm
Zihî şehîd ü saîd ü zihî şeh-i mazlum
5. Hatası görülmemiş ve günahı bilinmemiş iken öldürülen şehzâde, ne mübarek ve manen ne mutlu bir şehîd ve ne derece zulme uğramış bir sultândır!
6. Yıkıldı yer yüzine aslına rücû etdi
Saadet ile hemân kurb-ı hazrete gitdi
6. Şehzâde yer yüzüne yığılıp kaldı ve aslı olan toprağa döndü. Şehîdlik mutluluğuyla İlâhî makam civarına gitti.
Taşlıcalı, Şehzade Mustafa’nın öldürülmesi üzerine yazmıştır bu mersiyeyi, Kanuni Hicviyesi olarak da bilinir.
Süleyman, Hürrem, Mustafa, Bayezid, Sarı Selim hepsi bir arada düşünülürse bu eserin kıymeti daha iyi anlaşılır.
Şehzade Mustafa, Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan olmayan iki oğlundan biridir. Şehzade Mehmet kendi eceli ile öldükten sonra Hürrem Sultan için kendi oğlu Şehzade Bayezid’e tek rakip olarak Şehzade Mustafa kalmıştır.
Şehzade Mustafa çok iyi eğitilmiş bir şehzade, çok cesur ve başarılı bir askerdi de aynı zamanda. Halk ve asker nezlinde de çok sevilirdi.
Hürrem Sultan ve damadı Damat Rüstem, Şehzade Bayezid’i tahta çıkarmak için saray da ve devlet erkânı içinde entrikalar yaratarak Şehzade Mustafa’nın Kanuni’yi devirerek tahta geçeceğini iddaa ederler. Hürrem tarafından da zehirlenen Kanuni, kimi tarihçilere göre entrika olduğundan haberdar olmasına rağmen devletin bekâsı için, kimi tarihçilere görede haberdar olmadan kendi iktidarı için Şehzade Mustafa’nın öldürülmesini emretmiştir.
Savaş sebebiyle Konya’da bulunan bir otağa çağrılan Şehzade Mustafa, yine kimi iddaalara göre olacaklardan haberdar olmasına karşın padişaha karşı gelmek istememesinden otağa gitmiştir, padişahı yerinde bulamaz ve üzerine atlayan iki cellatla müzadele ederek kurtulmaya başarır. Daha sonra gelen cellatları deviremez ve şehzadelerin öldürülmesinde kullanılan domuz bağırsağından halatla 38 yaşında boğularak öldürülür.
Rivayete göre Kanuni infaz sırasında orada bulunarak olayı izlemiş öldürülmesinden sonra başında yas tutmuştur. Ve ölene kadar Mustafa’nın pişmanlığıyla yaşamıştır.
Şehzade Mustafa öldürüldükten sonra Hürrem Sultan’ın oğlu Şehzade Bayezid bazı politik ve askeri hatalar yaparak padişahın gözünden düşmüş ve daha sonra bizzat İran şahı tarafından öldürülmüştür. Şehzade Bayezid’in de ölümünden de sonra taht Kanuni’nin oğulları arasındaki en yeteneksiz en vasıfsız olana, Sarı Selim’e kalmıştır.
I. bend
1. Meded meded bu cihanım yıkıldı bir yanı
Ecel celâlîleri aldı Mustafa Hânı
1. Meded, meded! Bu dünyanın bir tarafı yıkıldı. Çünkü ecel eşkıyaları Mustafa Han’ı yakaladılar ve boğdular.
2. Tohındı mihr-i cemâli bozuldı erkânı
Vebale koydılar âl ile Al-i Osmânı
2. Onun güneş gibi parlak olan yüzü battı ve maîyeti bozuldu. Osmanoğullarını hîle ile günaha soktular.
3. Geçerler idi geçende o merd-i meydânı
Felek o canibe döndürdi şâh-ı devrânı
3. Padişahın yanında o yiğidin sözü geçtikçe onu çekiştirirlerdi. Nihayet devir padişahını felek, onların yönlendirmek istedikleri tarafa döndürdü.
4. Yalancımın kun bühtanı bugz-ı pinhânı
Akıtdı yaşumımı yakdı nâr-ı lıicrânı
4. Yalancının kuru iftirası ve gizli düşmanlığı gözümüzün yaşını akıttı, gönlümüzde ayrılık ateşi yaktı.
5. Cinayet etmedi cânî gibi anun câm
Boguldı seyl-i belâya tagıldı erkânı
5. Zavallı şehzade caniler gibi bir cinayet işlememişken, belâ seline düşüp boğuldu. Bütün yanında bulunan yakınları darmadağın oldu.
6. N’olaydı görmeye idi bu macerayı gözüm
Yazuklar ana reva görmedi bu rayı gözüm
6. Keşke şu olayı gözüm görmemiş olsaydı. Doğrusu ya, şehzade hakkındaki hükmü doğru ve uygulanan cezayı adalete uygun görmedim.
GAZEL I
1- Dâr-ı dünyâ delü gönlüm gibi vîrân olsa
Ne cihân olsa ne cân olsa ne hicrân olsa
1- Dünyâ evi deli gönlüm gibi vîrân olsa; ne dünyâ olsa, ne can olsa, ne de ayrılık olsa.
2- Kâşki sevdüğümi sevse kamu ehl-i cihân
Sözümüz cümle hemân kıssa-i cânân olsa
2- Keşke sevdiğimi herkes sevseydi de hepimiz onu konuşsak, sürekli ondan söz etseydik.
3- Bir demür tağı delüp boynına almak gibidür
Her kişi âşık olurdı eger âsân olsa
3- Aşık olmak demir dağı delip boynuna almak gibidir; eğer bu iş kolay olsaydı herkes âşık olurdu.
4- Şâdmânam gam-ı yâr ile sevinmez yokdur
Bir gedâ cümle cihân mülkine sultân olsa
4- Bende sevgilinin derdi var diye mutluyum; bir dilenci bütün dünyâya hâkim olsa sevinmez mi?
5- Cân atar karşu çıkar izzet eder ey Yahyâ
Hançer-i dilber ile bir çıkışur cân olsa
5- Sevgilinin hançeri ile baş edebilecek bir can olsaydı, hemen karşılar, can atar, ona saygı gösterirdi.
GAZEL II
1- Mecnûn-ı aşkı lâle gibi taga saldılar
Hem taga hem benefşe gibi bâga saldılar
1- Aşk delisini lâle gibi dağa saldılar; hem dağa hem de menekşe gibi bağa saldılar.
(Mecnûn, deli anlamı dışında Mecnûn anlamında da tevriyeli kullanılmıştır.)
2- Başlandı çünki kasr-ı mahabbet yapılmaga
Ferhâdı taşa Husrevi topraga saldılar
2- Sevgi sarayı yapılmaya başlanınca; Ferhâd’ı taşa, Husrev’i toprağa saldılar.
3- Kayd-ı gam-ı cihândan alup dest-i aşk ile
Şehbâz-ı rûh-ı âşıkı uçmaga saldılar
3- Dünyânın gam bağını aşk eliyle alıp, âşıkın rûh doğanını uçmağa bıraktılar.
4- Cânânı kalb-i âşıka sôfiyi Kâ’beye
Kimin yakına kimini uzaga saldılar
4- Sevgiliyi âşıkın kalbine, sofuyu Kâbe’ye, kimini yakına, kimini ise uzağa saldılar.
5- Müstagrak etdi gözyaşı Yahyâyı nâgehân
Berg-i hazânı sanki bir ırmaga saldılar
5- Ansızın Yahyâ’yı gözyaşı, hazan yaprağını nehre atmış gibi sürükleyip boğdu.
GAZEL III
1- Cihânın cânısın sensiz vücûdumda hayat olmaz
Bana senden cüdâ olmak gibi müşkil memât olmaz
2- Seni ben câna teşbiye etdim amma cândan â’lâsın
Zehîr-i hüsn melahat-zât pâkin gibi zât olmaz
3- Ne gam uşşâkna gâhi vefâ gâhi cefâ etsin
Kuluna pâdişâhdan hemîşe iltİfât olmaz
4- Gözümden çıktı yaşım gibi dünyâ aşık olaldan
Menâl ü mâlı dünyânın bana lât ü menât olmaz
5- Muhabbet mihneti dâl etse tekmî kadd Yahyâ’yı
Cihânda bir kapudan geçmez olakim iki kat olmaz
Şehzade Mustafa Mersiyesi
II. bend
1. Tonandi ağlar ile nurdan menâra dönüp
Güşâde hatır idi şevk ile nehâra dönüp
1. Şehzade beyaz bir elbise giymiş, bu haliyle nurdan bir minareye dönmüştü. Babasını göreceği için mutluluktan parlayan yüzü gündüzü andırıyordu.
2. Göründi halka dıraht-ı şükûfezâra dönüp
Ütag u haymeleri karlu kûhsâra dönüp
2. Şehzade halka çiçek açmış bir ağaç gibi göründü, otağ ve çadırları da karlı dağlara benziyordu.
3. Tururdı şâh-ı cihan hiddet ile nâra dönüp
Yürürdi kullan yamnea lâle-zara dönüp
3. Cihan padişahı olan Kanunî Sultan Süleyman hiddetten ateşe dönmüştü, yanında yürüyen adanılan da bir lâle tarlasını andırıyordu.
4. Müzeyyen idi bedenlerle ak hisara dönüp
El öpmeğe yüridi mihr-i bî-karâra dönüp
4. Padişahın çadırları bedenlerle süslenmiş, akhisara dönmüştü. Şehzade ise sevincinden güneş gibi yerinde duramaz bir haıe gelmiş ve el Öpmek.için otağa doğru yürümüştü
(Beden: gövde, hile duvarı ve büyük çadırların etrafına çekilen bezden perde mânâsına gelir. Burada, bu son mânâyla ilgilidir).
5. Tolmadı gelmedi çünkim o mâh-pâre dönüp
Görenler ağladılar ebr-i nev-bahâra dönüp
5. Ay parçası gibi şehzade bath, babasının otağından dönüp gelmedi. Sonra onun cenazesini görenler yağmur yağdıran bahar bulutu gibi ağlasınlar.
6- Bir ejdehâ-yı dü-serdür bu hayme-i dünyâ
Dehânma düşen olur hemîşe nâ-peydâ
6- Bu dünya çadırı, dâima ağzına düşenin görünmez olduğu iki başlı bir ejderhadır.