Haluk’un İnancı Bir yaratıcı güç var, ulu ve akpak, kutsal ve yüce, ona vicdanla inandım. Yeryüzü vatanım, insansoyu milletimdir benim, ancak böyle düşünenin insan olacağına inandım. Şeytan da biziz cin de, ne şeytan ne melek var; dünya dönecek cennete insanla, inandım. Yaradılışta evrim hep var, hep olmuş, hep olacak, ben buna Tevrat’la, İncil’le, Kuran’la inandım. Tekmil insanlar kardeşi birbirinin… Bir hayal bu! Olsun, ben o hayale de bin canla inandım. İnsan eti yenmez; oh, dedim içimden, ne iyi, bir an için dedelerimi unuttum da, inandım. Kan şiddeti besler, şiddet kanı; bu düşmanlık kan ateşidir, sönmeyecek kanla, inandım. Elbet şu mezar hayatı zifiri karanlığın ardından aydınlık bir kıyamet günü gelecek, buna imanla inandım. Aklın, o büyük sihirbazın hüneri önünde yok olacak, gerçek dışı ne varsa, inandım. Karanlıklar sönecek, yanacak hakkın ışığı, patlayan bir volkan gibi bir anda, inandım. Kollar ve boyunlar çözülüp, bağlanacak bir bir yumruklar şangırdayan zincirlerle, inandım. Bir gün yapacak fen şu kara toprağı altın, bilim gücüyle olacak ne olacaksa… İnandım. Tevfik Fikret Doksan Beşe Doğru Bir devr-i şeamet, yine çiğnendi yeminler; Çiğnendi, yazık, milletin ümmid-i bülendi! Kanun diye topraklara sürtündü cebinler; Kanun diye, kanun diye kanun tepelendi… Bihude figanlar yine, bihude eninler. Eyvah! otuz üç yıl o zehir giryeleriyle, Hüsranları, buhranları, ehvali, melali, Amal-ü devahisi ve sulh-ü seferiyle Bir sel gibi akmış, mütevekkil, mütehali. Yazsın bunu tarih-i iber hatt-ı zeriyle! Ey bir dem-i rüya gibi geçmiş kara günler, Bir lahza edin seyr-i cahiminizi tekrar, Dönsün bize o derin nazra-i muğber. Heyhat! otuz üç yıl, otuz üç yıl bütün ekdar Heyhat! ne bir ders, ne bir fikr-i mukarrer Silmez fakat elvahını tarih-i muanit, Doksan beşi aç! gölgesi bir tac-ı harisin Saklar mütelaşi, mütereddit, mütemerrit Evca-ı şebengizini bir yevm-i habisin. Hala o vesavis, o desayis, o mefasit. Hala o şebin zeyl-i temadisi bu ezlam, Hala o cehalet, o tecahül ve o techil, Hala vatan hissesi bir tude-i alam, Hala düşünen başlara hep latme-i tenkil, Hala sırıtan dişlere hep lokma-i inam! Hala tarafiyyet, hasebiyyet, nesebiyyet, Hala: ‘bu senindir, bu benim! ’ kısmeti cari, Hala gazap altında hakikatle hamiyyet. Hep dünkü terennüm, sayıdan, saygıdan ari; Son nağmesi yalnız: yaşasın sevgili millet! Millet yaşamaz, hakka tahassürle solurken Sussun diye vicdanına yumruklar inerse; Millet yaşamaz, meclisi müstahkar olurken İğfal ile, tehdit ile titrer ve sinerse; Millet yaşamaz maşer-i millet boğulurken! Kanun diyoruz; nerde o mescud-i muhayyel? Düşman diyoruz nerde bu? hariçte mi, biz mi? Hürriyetimiz var, diyoruz, şanlı, mübeccel, Düşman bize kanun mu? ya hürriyetimiz mi? Bir hamlede biz bunları, kahrettik en evvel. Bir hamle-i mahnum-i tagallüple değiştik Hürriyeti şahsiyyete, kanunu gurura, Heyhat! otuz üç yıl geri düştük ve mühlik Yoldan şu nedametli ve gafletli mürura Bişüphe o humma-yi cünun oldu muharrik. Ey millete bir sille olan darbe-i münker, Ey hürmeti kanunu tepen sadme-i bidad, Milliyeti, kanunu mukaddes tanıyan her Vicdan seni lanetle, mezelletle eder yad… Düşsün sana meyyal-i tahakküm eğilen ser Kopsun seni –bir hak diye- alkışlıyan eller 1912 Tevfik Fikret