ŞİİR HAYATTIR


Yorgun Değilim
Yorgun değilim, seni beklemekten,seni düşlemekten,geçen günlerden, yeniden başlasam da bir başka yenilgiye. Yorgun değilim, ne aşktan,ne dostluktan,ne de ölümden, geceye gözlerimi açarak bakıyorum. Yorgun değilim, ne acıdan,ne umuttan,ne de korkudan, sonbaharla birlikte kazıya başlıyorum. Yorgun değilim, ne geçmişten,ne şimdiden,ne de gelecekten; bir yanlızlığım vardı,gittikçe aşıyorum. Bahçıvan Rüzgara bırakma şikayet dilekçeni yakarmalarla gelmez dünya sen git onun ayağına Rüzgara bırakma şikayet dilekçeni veba sesiyle konuşuyor kahinler yasaların dünyayı kirlettiği söyleniyor yas tutuyor üzümde şarap ve su dileniyor kavmin çocukları Rüzgara bırakma şikayet dilekçeni zaman daralıyor, aylardan dikim ayı derinden sür tarlanın toprağını yeni mahyalar dik mahşerin karıklarına Rüzgara bırakma şikayet dilekçeni Sen dönek kent, yırtık kuma, diye yaz kağıdın beyaz alınlığına, sen hasret geçidinin softa bekçisi çöl katlanıyor ve gelmiyor haberci. Toprağa düşen neyin anlamıdır? Bir Kenti Yaşamak Bir kenti yaşamak ona boyun eğmektir- sözleşmesiz, anlaşmasız-, ne derse tek tek yapacaksın, düşünmeden, direnmeden. Yabancıysan ve gezgin değilsen "bir kent yeter" diyeceksin, "tek bir ölüm"; boğazına oturmuş olan bir bardak su isteyen. Boyun eğeceksin yolcu! bir köle gibi tıpkı, anlamak için belki, nedir mutluluğu bir tutsağın? Bir Tarih Yorumu Başkaları karar veriyor senin yerine seni bildiğini tanıdığını sananlar seni değil sadece kendilerini savunanlar ama ne su içmişler seninle, ne yola gitmişler, o, diyorlar, şunu yapar bunu yapmaz o, diyorlar şunu sever bunu sevmez o, diyorlar, kışın hiç güneye gitmez sıcak bölgelere göçmen kuşlar gibi; senin ceviz ve çınara hasret göçmenliğini, senin eller yakan hasretini anlayamayanlar. Bir Yaz Gecesi Gülümsemesi -I- Son konuk olacağım uyuyan kurşun gövdende gözcü sudan ve terli topraktan başka bir de yuvarlak turuncu ve asi -II- İki gözün olacak bakan irdeleyen yüzünde bengi savaşcısı etin tuzun kara ekmeğin umut aşkın yakın aşkın kin aşkın. -III- Ağzının ince sessizliğinde ve kara kışın direnmesi öç alması gibi durgun etinde yaşanacak eşit harlı günlerde senin aşkın benim gücüm olacak. <> Düşman şaşırtmak için üç yüz altmış <>, yüz bir <> Zengin olmak için üçgen ve dörtgen muskalar Bin Bir Gece için yeni şehzadeler, yeni beberuhiler Devlet için yeni bir Sahriyar, yeni bir Sahzaman Mülk için yeni bir Nizamulmulk ve kırk haramileri Yeni bir halk için tasavvuf ve tarikat adâbı Gönül birliği için Sehrazad ve denizci Sinbad Asi kadınlar ve genç kızlar için anlamlı bir açıklama: -- Can yelekleri tavandadır! Bir tılsımlı gömlek gerek artık sana halk kılığına girip halka karıştığın zaman Sultan Cemin gömleğinin bir esi gömlek Topkapı Sarayı’ndaki, kılıç kesmesin diye etini ok yürümesin damarlarında kursun islemesin kemiğine kement boynunu sıkmasın eline çivi batmasın ayakkabı vurmasın ayağını ve görünmez olasın istediğin zaman Battal Gazı’nın kılığına giresin basın sıkısınca avlucunda Hasreti Ali'nin kılıcını tutasın (Kalçayı saran elbiseler, romantik kloş_ ve kemerli etekler, bolerolar. Çok geniş paçalı ya da sigara darlığında pantolonlar...) Dört Duvar Arasında Bir şeyler kapanıyordu bir yerlerde, belki bir kapı, belki bir mezar - ama çatı değildi - sanki bir yangın, tavşanların, kuşların hızından anlıyordun, ama çatı değildi kapanan, üzerinde bir bayrak dalgalanan. Ama çatı değildi kapanan; biraz daha ışık, diye haykırdın, dağlarıma ve uçurumlarıma, hepsini gövdeme duvarlarıma kazıyacağım. Bir şeyler kapanıyordu bir yerlerde: Kiminin bahtı, kiminin yüreği, kiminin kapısı ve penceresi. Düşündün: Her şey butun bir sonsuzluk ve bir dakikaydı önünde ve sonunda. Bir dakika, o senin olan bir dakika, yani yaşaman için sana bırakmadıkları. Sandıklı Pazarında Birden anımsadın bunca yıl sonra o gördüğün badem gözlü çingene kadını tam yirmi beş yıl önce Sandıklı pazarında. Şimdiye kadar hiçbir kadın öyle bakmadı meydan okumadı sana; gözlerini gördün bir anda sevişip ayrıldınız. Gökyüzüyle birlikte bakmıştı sana, çaktırmadan arasta esnafında. Şubat Ayında Ankara'da Bu yıl erken bastırdı kış! Yağmur yağıyor, yağmur yağdıkça seviyorum seni. kar yağıyor, kar yağdıkça seviyorum seni. karaya vurdukça, sular dondukça üşüdükçe, bir şeyler yitirdikçe, umudum kırıldıkça çıkmaza girdikçe yaşam, yüreğim sıkıştıkça, sen değiştikçe daha çok seviyorum seni. Donmuş suda çelik tadı var ağzımda eski tutun ve buruk çay tadı her sabah yaya geçiyorum butun Ankara’yı kömür ve kükürt kokuları arasında her aksam yaya geçiyorum bütün Ankara’yı okuyarak bildirilerini direnen öğrencilerin bakarak yırtık afişlere, şarkici resimlerine, nereye gitsem içimde bir geç kalmışlık duygusu bu yüzden bir saat erken gidiyorum gideceğim yere ne zaman, nerede ve nasıl bilmiyorum, ama birden yasamın korkunç bir hızla değiştiğini düşünüyorum ve ikimizin ayni kişiler olmayacağımızı yarin. Bu yıl erken bastıran kişi yasıyoruz Sanki olumlu kahramanlarıyız kotu bir romanın yeni bir dilin sözdizimine çalışıyoruz gökyüzünü verip yüzünü alıyorum görüntünü verip acıları siliyorum yüzünü koyuyorum umutsuzluğun yerine Usumda sesinin ve gövdenin usumda sesinin ve gövdenin görkemli atlası