Menüler kısmından ayarlayınız.


Nevzat ÜSTÜN

Babası Şadi Bey ve annesi Aliye Hanım’ın oğlu olarak 1924 yılında İstanbul’da doğdu. Ailesinin maddi sıkıntılar yaşaması nedeniyle 1930 yılında memleketi olan Kayseri Develi’ye 1930 yılında döndüler. İlk okulu Develi Merkez İlkokulu’nda 1935 yılında tamamladı. Ailesinin maddi sıkıntılarını aşmasıyla İstanbul’a geri döndüler ve 1936’da Amerikan Koleji’nden ortaokul mezunu oldu. Boğaziçi Lisesi’nden 1945’de mezun oldu. Yüksek öğrenim için 1947’de Fransa’ya gitti ancak mezun olamadan bir buçuk yıl sonra geri döndü. 1954 yılında çeşitli Avrupa ülkelerini gezdi.

1951′ yılında Nokta Dergisi’nin kurucuları arasında yer aldı ve Var isimli bir yayın evi kurdu. 1961-1964 arasında Tanin, Ekspres, Vatan, İkdam, Yeni Tanin gibi çeşitli gazetelerde köşe yazarlığı yaptı. İlk şiirini 1935’te bir çocuk dergisinde yayınladı. Daha sonra çeşitli dergilerde çıkan şiirleriyle tanınmaya başladı. Öyküleri Çekçe, Rusça ve Bulgarca’ya çevrildi. Verlaine, Valery gibi Fransız şairlerle, Garip Akımı’nın etkisindeki ilk şiirlerini “Oluş” kitabında topladı. Bu kitaptan sonra, çağın sorunları ve özgürlük savaşımını konu alan toplumsal gerçekçi şiirler yazdı. Geleneksel Türk ve çağdaş Batı şiirlerinin özelliklerinden yararlanarak özgün bir anlatım geliştirdi. Öykülerinde gözleme, yalın bir anlatıma önem verdi, çoğunlukla Kayseri yöresi ve Güneydoğu Anadolu insanının kaygılar ve yoksulluklar içindeki yaşamını anlattı. Türk Edebiyatında Nevzat Üstün, teknik stil ve içerik bakımından sosyalist gerçekçilik akımının temsilcilerinden biri olarak görülür. 1965 yılında Moskova’da Asya – Afrika Yazarlar birliği toplantısına gitmek için Rusya’ya hareket etti ve Rusya’da gördüklerini yaşadıklarını Sovyetler Birliği’nden Batı’ya (1966) adlı kitabında anlatmıştır. Merkezi Mısır’da bulunan Asya – Afrika Yazarlar Birliği’nin 1968 yılında Türk tek üyesi Üstün’dür. Cumhuriyet gazetesinde yazarlık yapmıştır.

8 Kasım 1979’da Bolu Çaydut yakınlarında eşi Şükran ve sanat yönetmeni Gülten Ataç ile bir trafik kazası geçirerek yaşamını yitirdi. Eşi ve sanat yönetmeni ise yaralı olarak kurtuldu. 10 Kasım’da Rumelihisarı aile mezarlığında defnedildi. Ailesi ölümünden sonra anısını yaşatmak için ailesi şiir ve hikâye alanında Nevzat Üstün Şiir ve Hikâye ödülleri dağıtmıştır.

Hayvanat Bahçesi

Öyle düşünceli bakma yüzüme
Sana vereceğim şeyler belli
Et veririm istersen
Yumurta veririm
Süt veririm
Dile dilediğin kadar
Saadet duygumu al götür
Tepe tepe kullan darılmam

Arslan olmasına arslansın
İyi niyetlerim var senin için
İçine girilmedik düşüncelerim var
Bu pazardan tezi yok
Hepsini sana getirebilirim
Öyle düşünceli bakma yüzüme
Sana vereceğim şeyler belli
Hürriyet veremem mesela

Kırmızı Dudaklı Aşk

Çünkü ben oluyorum
Karımın saçlarını çalıyorum
Serçeli bir akşam oluyor
Bana şaşan bir başka ben’e varıyorum
Bir anda ölüm olmak var bu işde
Özgürlüğe gidiyorum belki daha da ötelere
Siz bilmiyorsunuz bilmeyi istemiyorsunuz kapanan Asya’dır

Asya geliyor atlara yüklenmiş kapalı
Karımın saçlarını Ayın öte yüzüne takıyorum
Olmak var
Olmuyor işte
Oysa bu olmak var
Siz bilmiyorsunuz
Bu sıcak bir kez de Roma çağlarında göründüydü Anadolu’da
Sevme çağı ölüyorken bir ara

Bir yarım olmak var ya
Bir insanın oluşuna yarım
Sevmenin yarımı olmak
Bilim çağına giriyorum elimde bir demet kırmızı gül

Sonra onlar geliyorlar duvarlara dönük
Dönük olmayı seviyorlar
Bütün çağrılara
Duvar gibi bakıyorlar
Serçeli bir gökyüzüne

Gitmiş de gidene
İkiyiz diye korkma
Genç kızların gizli yerleri gibi
İstekli korkak
Çoğalmak elimizde

Herkes bitişin kıyısında
Yüreğimle miğdem arasında bir şeyler dönüyor
Nice serçeli duygulardan sonra
İkiyiz diye korkma
Dilediğimiz kadar çoğalmak elimizde

Dağlara
Dağlara
Dağlara çıkalım gel.

Sevişmek Var

“Bütün yüreğimle Şükran’a”

Senin tükendiğin sokaklar hep bu korku
sokakları
Bu çağrışımlar eski dünyanın çağrışımları
Dökül bana bak ne büyük bir duygu oluruz
Konuşur gibi bakmak bu eski huyun senin
geçmiş duvarlarında
İçimi veriyorum benim içim bu
Gel ver seni
Bu apayrı düşündüklerimden

Durup dururken gitmek
Neresi daha iyidir benim sabahlarımdan
Benim karanlık gecelerim hep sende yorgan açar
gün ışığına

Gel de inan şimdi ayrılma duygusuna
Beni sen doğuruyorsun yeni baştan
Yeni evrenler görüyorum her göz açışta
Kır yüreğimi toplumun iki insanı var
Biri sen biri de ben
Konuşur gibi susmak
Bir üçüncü sevgidir başlıyor aramızda
Beni sevgi yapan sendeki yüreğim
Tutup çıkıyorum bir kibrit yakımı saçlarına

Gel ver seni
Sen ben ol
Ustaca bir duvar öreyim çevrene
Bir bahçe insan çiçeklerinden
Daha bir bulut ol
Yağ üstüme sulu sepken
Döktüğüm kanların ikindisinde
Daha bir can ol
Neresi daha iyidir benim sabahlarımdan
Gel ver seni
Sevişmek var

ŞEYTAN

Anadolu’da bir köy
Köyün içinde bir ev
Evin içinde bir adam
Adamın içinde bir şeytan
Kezban…Kezban

.
.
.
Hırsız Hasan

Bir kere düşündü Hasan
İki kere düşündü Hasan
Sonra Develi’nin Künye köyünden kalktı
Kayısı ağaçlarının çiçek açtığı bir günde
Yolun üstüne dikildi

Yolun üstünde Hasan
Şehre doğru yürüyordu
Saati sordu kendi kendine
Cevap veremedi Hasan

Meselâ beş olmalıydı saat
Saat beş olunca
Sabahın uyanma vaktiydi
Sabahın uyanma vaktinde
Yaşama elle tutulur gibiydi
Eh dedi Hasan
Demek elimi uzatsam
Yaşamak
Bizim sarı öküz gibi geliverecek

Elini uzattı Hasan
Yaşamak biraz öteye gitti
Biraz daha biraz daha
Derken
Yaşamak şehre indi
Durur muydu ya Hasan
O da şehre girdi
Yaşamak bir şehrin kapısını çaldı
Kapı açıldı
Hasan da kapıyı çaldı
Kapı duvar kesildi
Yaşamak yaşamak diye bağırdı Hasan
Yirmisinde bir kadın pencereden baktı
Yaşamak nerde dedi Hasan
Kadın dudağını büktü

Bir düşündü Hasan,
İki düşündü Hasan,
Sonra kalktı kahveye gitti
Akşama kadar kâğıt oynadı
Sabahın uyuma vakti geldi
Ortalık karardı
Ortalık kararınca
Hasan o eve gitti
Yaşamak dedi yavaşça
Yaşamak
Sesi açıkta kaldı Hasan’ın
Üşüdü
Hasan sesini aldı boşluktan
Hohladı ısıttı
Sonra koynuna koydu
Usulca duvara tırmandı
Damın kapısını açtı

Üçüncü kat
İkinci kat
Birinci kat derken
Yaşamanın olduğu yere vardı
Elini uzattı Hasan
Yaşamak biraz öteye gitti
Biraz daha biraz daha derken
Ayağı bir halıya takıldı
Ondan sonrasını bilmiyor Hasan
Vurdular eline kelepçeyi
Candarmalarda insaf ne gezer
Koydular Hasan’ı mapusaneye
Hasan dışarı baktı
Yaşamak duvarın dibindeydi
Elini uzattı Hasan
Yaşamak biraz öteye gitti

Sözümüz Var

Yolumuz var
Gözlerimin bebeği
Hürriyetin yeşerdiği yerde

Gelin yürüyün siz de
Ağaçlar taşlar insanlar
Yolumuz var
Kan rengi dalgaların oluştuğu yere

Kara saçlı
Dik göğüslü
Kızlardan kadınlardan bizim de isteğimiz var
Bre var
Gelecek çağlara kalan

Bir büyük kavga
Bir uzun yol

Fırtınanın toprağı yediği yerde

Eserleri

Şiir
Oluş (1946)
Yaşadığımız Devre Dair Şiirler (1951)
Cüceler Çarşısı (1955)
Yitikler Kapısı (1961)
Güneş Ülkesi (1964)
Hey Sen Amerikalı (1967)
Köprübaşı (İlk 6 şiir kitabı bir arada, 1968)
Ak Yeşil Kavak Ağaçları (1972)

Öykü
Yaşama Duvarı (1964)
Almanya Almanya (1965)
Çıplak (1966)
Akrep Üretim Çiftliği (1968)
Boğaların Ölümü (1975)
Çıplak (ilk dört öykü kitabı bir arada, 1970)

Deneme-Gezi
Sovyetler Birliği’nden Batı’ya (1966)
Üçüncü Bir Dünya (1974)
Almanya Beyleri (1975)
Portekiz Bahçeleri (1975)
Türkiye’deki Amerika (1967)