Menüler kısmından ayarlayınız.

Enderunlu VASIF(1740-1824)

Asıl adı Osman olup İstanbul’da doğdu. Saray mektebi Enderun’da bulun­duğu için “Enderûnî” yahut “Enderunlu” diye anılır. Sonradan sadrazam olan Bostancıbaşı Elbasanlı Arnavut Halil Paşa’nın kardeşinin kızının oğludur. Dedesi, Halil Paşa’nın kardeşi Kapıcıbaşı Mustafa Ağa‘dır. Sarayda ser-müezzinliğe kadar yükselen ve Şehzade Selim’in musikî hocası olan Sa’dullah Efen­di, Vâsıf’in kardeşidir.

Halil Paşa’nın nüfuzuyla Galata Sarayı’na talebe olarak yerleştirilen Vâsıf, burada gördüğü yedi yıllık eğitimden sonra Enderun’a gire­medi. Ancak I. Abdülhamid’in saltanatının son yıllarında 1203/1789' da saraya girerek “Kilâr-ı Hümâyûn”da göreve başladı ve 1803' e kadar geçen 14 yıllık hizmetten sonra bir aralık Silahtar Süleyman Paşa’nın kaftancısı oldu. Bu za­man zarfında Sultan III. Selim’e sunduğu 5 medhiye, 2 tarih kasidesi ve 9 tarih kıt’asına rağmen beklediğini bulamadığı rivayet edilir.

Sultan Mustafa’nın 1222/1807 tarihinde tahta geçişinden sonra Enderun‘daki hizmetlilerin en yük­sek tabakasını oluşturan Has Oda’ya alındı. Sultan II. Mahmud devrinde “hün­kâr başlalası” (1807) , “Balzac ağası” (1815) ve aynı yıl “anahtar ağası” olan, ni­hayet saraydaki son vazifesi “kiler kethüdalığı”na getirilen şair, bu vazifede dört yıl kadar kaldıktan sonra, 1234/1819' da kendi arzusuyla saraydan ayrılarak Ça­nakkale Bolayır’da Şehzade Süleyman Vakfı mütevelliliğine getirildi. Bu vazi­feden mütekait olarak İstanbul’a geldikten kısa bir zaman sonra 1238/1823’te Tophane’de çıkan bir yangında konağı hasar gördü. Bundan iki yıl kadar sonra da 1240/1824-25 tarihinde vefat etti.

Eserleri

Vâsıf Dîvânı

Ne dem ol gözleri mestâne gelür hâtırıma
İbtidâ sunduğu peymâne gelür hatırıma

Dest-i çevrinde nice yıllar o kaşı yayın
Çekdiğim çille-i merdâne gelür hatırıma

Bir mesel söyler o şuhu sararım fikri ile
Günde yüz bin kadar efsâne gelür hatırıma

Beni sevmez deyü bî-hûde sitem eylemesün
Sevmem ol meh-veşi de ya ne gelür hâtırıma

Dünyede Pertev-i hoş-gû gibi şâir olmaz
Yok eğer var ise bir dane gelür hatırıma

O siyeh zülf-i perişana dokundukça sabâ
Hâl-i zâr-i dil-i dîvâne gelür hâtırıma

Âteş-i aşk ile ben yandığımı andıkça
Şem ile hâlet-i pervane gelür hâtırıma

Bülbül-i gülşen-i aşkım ki gamiyle o gülün
Ne kafes ne heves-i lâne gelür hâtırıma

Ne zemân sohbeti açılsa o şûh-i mestin
İtdiği tavr-ı sefîhâne gelür hâtırıma

Ne yalan söyleyim ol şûh ile hem-meclis iken
Ne bir ahbâb ü ne bî-gâne gelür hâtırıma

Hâhiş-i zevk-i visalinle bilür misin aceb
Göricek ben seni cânâ ne gelür hatırıma

Derdimi dökmeğe dil-dâre tiz-elden Vâsıf
Mesken-i mahfi bizim hâne gelür hâtırıma

Enderunlu Vasıf

Ne beyân-ı hâle cür’et, ne figâna tâkatım var.
Ne recâ-yı vasla gayret, ne firâka kudretim var.

Yanayım mı hasretinden geçeyim mi ülfetinden
Hele derd ü firkâtinden sana bin şikâyetim var

Nice etmem âh ü efgân beni yâre geçti yârân
Nigeh etmez oldu cânân buna pek kasâvetim var

Düşüp ol cefâ-şiâre gönül oldu pâre pâre
Çekerim gamın ne çâre geçemem mahabbetim var

O fısıltıyı işittim düşüp ardı sıra gittim
Yanılıp bir işdir ettim şu kadar kabâhatim var

Geziyordun eşbeh eşbeh dedi kim ki gördü peh peh
Beri gel ki sana ey meh dahi çok hikâyetim var

Lebin olmuş ayn-ı şerbet gönül istek etti gâyet
Beni nâre yakdın elbet öperim harâretim var

O meh işte bana nisbet ediyor seninle ülfet
Bana Vâsıf açma sohbet sana pek adâvetim var

Enderunlu Vasıf

(Kızın anneye verdiği cevap)

Pend eyler ise bir daha ağaca sarayım
Yanmış odunla başını gözünü yarayım
Başlı başıma ben dahi bir iş başarayım
Bir âşinâya yalvarayım sonra varayım
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Çıkrık misâl dırlayacağına hey ozan
Gir dest-gâha doku bezin pârecik kazan
Bâzârı derler âbo hâram-zâdedir bozan
Satub savub da neyse sahan tencere kazan
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

İkide birde der sana kız görünür kocan
Çığlıklı olma hasba götüresi afacan
Kocam da sen de lâhi kuruyup olun koçan
Çıkıp sokağa tende iken hâsılı bu can
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Tırnağım oldu kör yumadan bulaşıkları
Babam başına çalsun o çemşîr kaşıkları
Evvel doyurub eve gelen alışıkları
Sonra düzeldüb odadaki karışıkları
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Dedikoduyla geçdi bütün yaz ile kışım
Da’vâcı gitdi Bursa’ya yok gayri hîç işim
Yapışdı kaldı birbirine iki apışım
Çıkmazdan evvel âbo a kız yirmi yaş dişim
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Gelse görücü kocayıcak elli kerecik
Der burnucuyla ağzı büyük dişi seyrecik
Yok yok yaşı da anlayışım kırkını geçik
Sarf eyleyib de varı yoğu bâri şimdicik
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Ben istedikçe bayrama ondan balakoza
Der bana kahbe sana yazık ekilen tuza
Yazık değil mi gençliğime bak şu yelloza
Girmezden evvel ablacağım yaşım otuza
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Almış parayla sanki halâyık gibi beni
Sokmaklık ister aşevine gidi külheni
Yağlı paçavra gibi atub ben dahi seni
Yarın alub alaca karanlıkda rûşenî
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Lâzım mıdır ki öğreneyim çamaşur yumak
Ben bu pamuk elimle a fos saramam yumak
Bana düşer mi iplik eğirüb de bez komak
Dursun musandırada nele öreke tarak
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Yufka makarna açmasını açmayın bana
Ben bilmem öyle hamur işi samsa baklava
Yapıp bir-iki türlü yemecik kaba saba
Da’vet için konağa çıkıp yarın ibtidâ
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Kendi keser göbeğini öksüz olan savul
Yanşak karışma dırdır edüb kalayım mı dul
İş edeyim ki sana görüb saçlarını yol
Komşu kapusın açub elimle usul usul
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Yazub yüzümü Esmâ Hanım kâkülümü kes
Bir âşinaya varacağım sen çıkarma ses
Pek pos bıyıklı pırpıriye eylemem heves
Dört kaşlı yosma şûh-i cihân tâze dalfes
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Satub yemekden oldu evin içi tam takır
Titrer görünce bir eri içim sakır sakır
Kalub da böyle olmadan altun adım bakır
Akşam olunca bâri gezip bayır ile kır
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Bir âfitâba geçdi ki hiç sorma sıcağım
Yandı eridi aşk ile sînede yağım
Geçdi soğuk su başıma bilmem solum sağım
Ahd eyledim bu şart ile ki geçmeden çağım
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Bildim tekin değildir ev içinde mezbele
Dedim tü tüü tü üç kez o birşeylere hele
Yok mu birisi ortalığı süpüre gele
Ben yine takub ardıma bir sürü hergele
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Gavgayı kessün eyle nine Vâsıf’a suâl
Gör imdi sen mi fâhişe yohısa ben mi mal
Ona kalırsa der ikiniz de kuru kaval
Yaz geldi gayrı evde oturma ne ihtimâl
On beş yaşında kendime bir oynaş arayım

Enderunlu Vasıf

(Bir annenin kızına öğütleri)

Kız dinle nush ü pendimi kavline sâdık ol
Gönle rızâ-yı kaynanayı kul halâyık ol
Kim der sana ki bir çamura var bulaşık ol
Ne kesret ile zâhide ne pek de açık ol
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Bir nev-civân kocaya varub et dediklerin
Beş altı parça kesdiregör yediliklerin
Eksiklilerin er düzer eksik gediklerin
Yarım papûşla giyüb a postal çediklerin
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Böyle kılıkla görse a kız oynaşın şaşar
Bir kez alan miyânını âguuşa bin yaşar
Hâsılsız olma ol hamarat evde iş başar
Fakîr börekci sonra seni her alan boşar
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Bak büyük ablan oldu Küçük Tevbe’de gelin
Siz de bacınla dâye dadı bir yere gelin
El birliğiyle yenge kadınlar tutub elin
Var bir kibâr-zâdeye sardıragör belin
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Görüb giyimli elleri yüksünme hey düdük
Elbet biçer sana da sağ olsun koca kütük
Huysuzluk etme gayri değilsin kızım küçük
Oldun şükür yetişdirene işte bösbüyük
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Oldu gelin bak Âtike darısı başına
Ta Kıztaşı’nda girdi birinin firâşına
Düşme pek öyle çengi çegâne telâşına
Girdin a dil-baz artık on üçüncü yaşına
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Baban vereydi seni bolay kim mevâliye
Sâyende biz de taşınıruz belki yalıya
Baldırı çıplak alıp oturtdurma halıya
Ne pırpırîye eyle meyil ne paşalıya
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Neymiş pateste telli pataküte yok deve
Sana sevâyi kesdireyim giy seve seve
Gîce yarısı gezme dönüb düzd-i şeb-reve
Koğlar babana komşu konu hayda gel eve
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Kız kaç yanımda vızlama sivrisinek gibi
Fink urma iki yanına kırnak köçek gibi
Yere geçer arından erin köstebek gibi
Ayak bağıyla sonra kalırsın eşek gibi
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Erlerle etme pencerelerden alış veriş
Dadına gâhi yardım edüb sen de gör ki iş
Yağ bağlasun yüreği ninenin karış karış
Dek dur küçükden evde oturmaklığa alış
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Dik çocuğun başına çörekotu sarımsak
Sûsenle uyhu nüshası alub beşiğe tak
Söndür kömür ki kötü nazardan ola uzak
Gezmek senin nene keferet otur işe bak
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Çekdir çiçekli enterine telli bir şerit
Akrânlarına pâçe günü giy de körlük it
Kâküllerini bağla saçı düğününe git
Alur seni de belki bu günlerde bir yiğit
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Hay hây bâri yordamına güleyim biraz
Turp sıkayım zerâfetine fos çoğa bu naz
Gel tuzlayım da kokma seni vay zavallı kaz
Bin kerre sana etmedi mi süt ninen niyâz
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Dik başlı kahbe yansılayıb gitme dikime
Pay verip öyle taş başına ninemin dime
Yazık değil mi âbo çekilen emeğime
Sonra seni herifler omuzlarsa kim kime
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Dil dök yabana söylemeyüb durma hem-çü put
İçim sıkıldı hortlayası ma’tuhu uyut
Kimseden iylik umma da var gönlünü avut
Al elden örnek işle geçin kuut-i lâ-yemût
Olma sokak süpürgesi kadın kadıncık ol

Enderunlu Vasıf

Rindiz ferah u zevk u safâ kaafilemizdir
Bâr-ı gama lâkaydi-i dil râhilemizdir

Yârin gam-ı hicrânı değil yalnız işgâl
Yâran-ı gamın bârı da bir gâilemizdir

Şekvâ ne revâ zahm-ı hadeng-i siteminden
Cevrin çekeriz ol kaşı yaygın çilemizdir

Bülbül gibi biz mu’tekif-i ma’bed-i aşkız
Şeb tâ-be-seher âh u nevâ nâfilemizdir

Müştâkız o mehrûya felekde o kadar kim
Her rûz-ı firâkı sene-i kâmilemizdir

Değmez sühan-ı bî-mezemiz câize Vasıf
Nakdîne-i tahsin-i ehibbâ sılemizdir

Enderunlu Vasıf