Ercişli Emrah, 17. yüzyılın ilk yarısında yaşamış olan Türk halk şairidir. Erciş kalesine bağlı bir Karakoyunlu köyü olan Ergans’ta doğmuştur. Erciş kalesinin başı Miroğlu’nun sazcısı Âşık Ahmet’in oğludur. İran ve Azerbaycan’ın batı kesimlerini gezerek gördüklerini arı bir Türkçe ile şiirlerine aktarmıştır.
Hayatı ‘bir masalın sisli, görüntüleri arasında gömülü kalan Ercişli Emrah, Erzurumlu Emrah’la karıştırılmıştır. XVII. Yüzyılın ilk yarısında yaşadığı sanılan Ercişli Emrah, Erciş kafesine bağlı bir Karakoyunlu köyü olan Egans’ta doğmuştur. Erciş kalesinin başbuğu Miroğlu’nun sazcısı Aşık Ahmet’in oğludur.
Genç yaşta Miroğlu’nun kızı Selvihana aşık olarak sevgilisinin ardından İran ve Azerbaycan’ın batı kesimlerini gezmiş, gördüklerini duru bir Türkçe ile anlatmıştır. SAYFA2 SAYFA 3
EL ALDI GİTTİ
Yüzbin mihnet ile bir bağ yetirdim Yüzbin dert çekmişim bin dahi gerek Nazlı yâre kem haberim geliptir Ercişli Emrah Bade İçerler NazınanBade içerler nazınan Selvi han bahçaya girdi Ben Emraham düştüm raha Ercişli Emrah Bugün Ben Bir Güzel GördümBugün ben bir güzel gördüm Ercişli Emrah Seherde Uğradım Ben Bir Güzele
Seherde uğradım ben bir güzele Dedim ala nedin dedi gözümdür Dedim İnci nedir dedi dişimdir Dedim ölüm nedir dedi aynımda Dedim sırma nedir dedi telimdir Ercişli Emrah Bir Yiğit Gurbete ÇıksaBir (y) iğit gurbete çıksa Kalemnen çekilmiş kaşlar Emrah diyer servi boyun Ercişli Emrah Ağalar Gurbetten GeldimAğalar gurbetten geldim İçmişim ezel şarabı Hasret içtim elde bade Bir dahi saz almam ele Bir dahi içmeyem bade İstemem bahçeyi bağı Bu dünya böyle kalırsa Dün gece gördüm düşümde Emrah eder nedir bela Emrah der ki hele hele Ercişli Emrah
.
. |
Yar Senin Elinden Hastayım
Yar senin elinden hastayım hasta Yar senin kaşların kemenin bendi Eskiden görürdüm haftada ayda Emrah’ın sevdiği Selvi sen misin Erciş’li Emrah’ın bu türküsünün öyküsünü sizlerle paylaşmak istiyoruz… Van’ın şirin ilçesi Erciş’te doğup büyümüş olan Emrah, gönlünü, güzeller güzeli Selvi Han’a kaptırmıştır. Gözü, Selvi Han’dan özge bir şey görmez olur. Gelgelelim, o sıra, Şah Abbas Van’ı kuşatır. Kuşatmanın başladığı günlerde, Van Kalesi dışında bir bağ kurdurur. Yıllar geçer, Van’ı elegeçiremez. Bir gün, bir bilgesi Şah Abbas’a: – Bu kentte Abdurrahman Gazi varken, sen bu kaleyi alamazsın, der. Şah Abbas: Şah Abbas; Abdurrahman Gazi’nin ermişliğini sınamaya kalkışır. Bir kuzu ve bir köpek kestirir; ikisinin de kızarttırıp Abdurrahman Gazi’ye armağan olarak yollar. Abdurrahman Gazi, kuzuyu alıkor ve ötekini Abbas’a geri götürmelerini söyler, Şah Abbas’ın adamları: – Bu yaptığınız hem töreye aykırıdır, hem de Şahımız gücenir, diyecek olurlar. Bunun üzerine Şah Abbas, kuzu gibi kızartılmış köpeğe: O günden öte, Emrah’a aşıklık görünür; elde saz, yol görünür. Emrah dolaşır da dolaşır… Aşkından türküler yakar. Aradan yıllar geçer, Selvi Han’ın İran’a götürüldüğü yıl doğan kız çocukları gelinlik çağına geldiklerinde, Emrah da güçten kesilir; yatağa düşer. Son çare olarak hasta yatağında bir name (mektup) yazıp, sabah yeliyle sevdiceğine yollar: Bad-ı saba, yarim hey Mevla’yı seversen Sen seher yelisin esersin yakın Sen seher yelisin estin yüceden Emrah’ındır kurdurayım sazları Erciş’li Emrah; bu nameyi rüzgarla yolladıktan sonra; ‘Şah eğer kendine layık bir şahsa son soluğunda olsun Selvi’mi bana getirir. Getirmezse, ben bu dünyada murada ermedim; o da iki cihanda murada ermesin der. Mektup menzile ulaşınca Şah. Selvi’ye: Hediyeler alınır, atlara atlanıp, Erciş’in yolu tutulur. Tam Emrah’ın evine yaklaşıldığında Şah, Selvi’ye: İşte o sıralarda, ecelle pençeleşmekte olan Emrah, yatağında şöyle bir doğrulup, anasından bağlamasını ister. Anası: Yar senin elinden hastayım hasta Yar senin kaşların kemenin bendi Eskiden görürdüm haftada ayda Emrah’ın sevdiği Selvi sen misin Ercişli Emrah Baktım Selvi Bağı SusmuşBaktım selvi bağı susmuş uyumuş Ayrıldım Selvi’den hastayım hasta Hem ağlarım hem inlerim yürürüm Emrah yar acısı daima canda Ercişli Emrah
|