Menüler kısmından ayarlayınız.

Cengiz NUMANOĞLU Şiirleri

Naat-ı Şerif

Arş’ın kubbelerine, adı nûrla yazılan,
İsmi; semâda ”Ahmed”, yerde ”Muhammed” olan,
Yedi katlı göklerde, Hakk Cemâli’ni bulan,
Evvel-Âhir yolcusu, Yâ Hazreti Muhammed.

Sağnak nûr yağmurları, inerken yedi kattan,
O gece, Sendin gelen, ezel kadar uzaktan,
Melekler, her zerreye, müjde verirken Hakk’tan;
O gece, Sendin gelen, Yâ Hazreti Muhammed.

Güneşler, o gecenin, nûruna secd ederken,
Yıldızlar, meşk içinde, kâinat vecd ederken,
Bütün hamd ü senâlar, Yüce Rabb’e giderken,
O gece sendin gelen, Yâ Hazreti Muhammed.

Kâbe’de şirk taşları, putlar yere dönerken,
Cehâlet bayrakları, birer birer inerken,
Bin yıllık, küfr ateşi, ebediyyen sönerken,
O gece, Sendin gelen, Yâ Hazreti Muhammed.

O gece, Sâve Gölü, mûcizeyle kururken,
Kisra Saraylarında, sütunlar savrulurken,
Arz’dan Arş’a , Âlemler, rahmetini bulurken,
O gece, Sendin gelen, Yâ Hazreti Muhammed.

Sen ki; doğum kundağı, ak bulutla örülen,
Doğar doğmaz, Allah’a secde emri verilen,
Alnında, âlemlere rahmet tâcı görülen,
Kâinat Efendisi, Yâ Hazreti Muhammed.

Sen ki; asâletine, ezelden hükmedilen,
Tertemiz rahimlerle, lekesiz soydan gelen,
Beşeri şüpheleri, Kur’ân ilmîyle silen,
Seçilen sevgilisin, Yâ Hazreti Muhammed.

Sen ki; büyük yargıda, şefaat müjdecisi,
Bunca âciz beşerin, Mahşer günü bekçisi,
Sen ki; Kur’ân şâhidi, Allah’ın son elçisi,
Kurtuluş habercisi, Yâ Hazreti Muhammed.

Sen ki; Âdem neslini, uçurumdan döndüren,
Zulüm sancılarını, şefkâtiyle dindiren,
İnkâr yangınlarını, irfânıyla söndüren,
Âlimlerin sultanı, Yâ Hazreti Muhammed.

Sen ki; güzel huyların, ahlâkın meş’alesi,
Sabır doruklarında, beşerin en yücesi,
Senin Cennet mekânın, fakirlerin hânesi,
Gönüller hazinesi, Yâ Hazreti Muhammed.

Câhiliye devrini, kapatan, ulu Sultan,
Şefaatin, Allah’a yalvaran kolu Sultan,
Rabb’imin, en sevgili, en yakın kulu Sultan,
Melekler Sana hayran, Yâ Hazreti Muhammed.

Sana şâhid, sonsuzlar, ezelden beri her an,
Sana şâhid, âyetler, her zerre ve her mekân,
Senden uzak kalmaya, nasıl dayanır ki can?
Sen, her canda Cânânsın, Yâ Hazreti Muhammed

Mîraç gecesi, bir bir, açılıyorken gökler,
Seni selamlıyorken, her katta peygamberler,
Öyle bir an geldi ki; durdu bütün melekler,
Hâkk’ a yalnız yürüdün, Yâ Hazreti Muhammed.

Gönül gözü görmeyen, can gözünü neylesin,
Dünya’da dönmeyen dil, mahşerde ne söylesin,
Allah, bütün beşeri, ümmetinden eylesin,
Sancağının altında, Yâ Hazreti Muhammed.

Hâkk ile, kul vuslatı, o îlahi düğünde,
Hiç kimseden kimseye, fayda olmayan günde,
Hasatları, has tartan, o terazi önünde,
Noksanları bağışlat, Yâ Hazreti Muhammed.

Bu îman meş’alesi, hiç sönmeden yanacak,
Ümmetin, Seni her an, mahşere dek anacak,
Gönül tortularımız, nûr’unla paklanacak,
Andımıza şâhid ol, Yâ Hazreti Muhammed.

Biliriz ki; hükmü yok, bu dünya nîmetinin,
Gönüldür sermayesi, âhiret servetinin,
Sana, Salât ve Selâm, gönderen ümmetinin,
Cennetler şâhidi ol, Yâ Hazreti Muhammed

(SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM)

Cengiz NUMANOĞLU

Bunu Siz De Deneyin

İnsan gördüm, Kârunların soyundan;
Derya olsa, damla vermez suyundan.
Serden geçer.. Vazgeçemez huyundan.
Sakın, “Bizde cimrilik yok” demeyin;
Belki vardır.. Vermeyi bir deneyin.

İnsan gördüm, kutsallara saldıran,
Edep, hayâ perdesini kaldıran.
Her lokması, bala batmış baldıran.
“Bizde haram lokma yoktur” demeyin;
Zekâtlarda kaçak var mı?.. Deneyin.

İnsan gördüm, konuştukça batmada;
Tevâzu tahtında, kibir satmada.
Gece gündüz, cübbesiyle yatmada.
“Bizde böyle münâfık yok” demeyin;
Kalp gözüyle bakmayı bir deneyin.

İnsan gördüm, sözde mürşit peşinde;
Cennet arar.. Meczupların leşinde.
Oysa ki yanıyor, şirk ateşinde.
“Bizde böyle müşrik yoktur” demeyin;
Belki çoktur.. Görmeyi bir deneyin.

İnsan gördüm, din maskesi yüzünde;
Lâkin, Allah korkusu yok özünde.
Vatan, millet, sıfırlanmış gözünde.
“Hâinleri anlamak zor” demeyin;
Ben anladım.. Bunu siz de deneyin.

İnsan gördüm, her adımı dengeli;
Hiçbir şeytan, takamamış çengeli.
Yetimlerle geçmiş nice engeli.
“Kirli saçlar okşanır mı?” demeyin;
Ben okşadım.. Bunu siz de deneyin.

Birgün, yolda karıncaya rastladım;
Dikkat ettim.. Üzerine basmadım.
Bana selam verdi, ben de susmadım.
“Hayvanlarla konuşulmaz” demeyin;
Ben konuştum.. Bunu siz de deneyin.

Aldatmasın, karıncanın cüssesi;
Çok büyüktür, ibretlerde hissesi.
Yeter ki açılsın, gaflet perdesi.
Sakın, “Bizde gaflet yoktur” demeyin;
Belki vardır.. Uyanmayı deneyin.

“Uyanıklar, uyanır mı?” demeyin;
Ben uyandım. BUNU SİZ DE DENEYİN.

Cengiz Numanoğlu

Ver Ya Rabbi

Çıksın diye, adımız tek “çağdaş”a;
Kur’ân’sız bir İslâm aradık hâşâ.
Ayaklar ne yapsın, şuursuz başa?
Bize biraz, hidâyet ver Yâ Rabbî.

Kanımız bulandı, kalpte kibirden;
Yüzler kızarmıyor, tendeki kirden,
Kırkı aldık.. Biri çaldık fakirden;
Bize biraz, fazîlet ver Yâ Rabbî.

Uygun buldu, iblis bizi dişine;
Parfüm döktü, şuuraltı leşine,
Takıldık bir; ‘cinselliğin’ peşine,
Bize biraz, utanma ver Yâ Rabbî.

Kadına zil takıp, sahneye saldık,
Kadehler kaldırıp, seyrine daldık,
İffeti; nasıl da hafife aldık.
Bize biraz, ciddiyet ver Yâ Rabbî.

Kırdık.. Azarladık, ana babayı,
Evlâda gelince, aldık sopayı,
Hamurda kalmadı, edebin payı;
Bize biraz, merhamet ver Yâ Rabbî.

Komşu kapısından, geçemez olduk,
Bir hatır kahvesi, içemez olduk,
Dosta sırrımızı, açamaz olduk;
Bize biraz, ferâset ver Yâ Rabbî.

Bir gaflet ki; uzun söze ne gerek,
Âyetlerle alay ettik gülerek.
Yasakları deldik.. Hem de bilerek;
Bize biraz, basîret ver Yâ Rabbî.

Günden güne, bozulmada neslimiz,
Çoluk çocuk, bir ekrana teslimiz
Korkumuzdan, cür’et aldı nefsimiz;
Bize biraz, cesâret ver Yâ Rabbî.

Cengiz Numanoğlu

Babam Derdi Ki Yavrum

Babam derdi ki yavrum ! Küçüğü küçümseme;
Küçücük bir darbeden, kalp kırılır mı deme.
Orman nasıl yanarsa, bir kibriti çakmakla;
Hayırlar da kül olur, bil ki başa kakmakla…

Babam derdi ki yavrum ! Kibir şeytana hastır,
Şeytanla dost olanın, âkibeti iflâstır.
Dünya hırsı doyurmaz, yedikçe aç kalırsın;
Kibirde yükselirsen, kabirde alçalırsın…

Babam derdi ki yavrum ! Çürük tahta boyanmaz;
Boyansa da sıratta, ilk adıma dayanmaz.
Bil ki; o gün ameller, karşımızda duracak;
Önce kendi nefsimiz, bizden hesap soracak..

Babam derdi ki yavrum ! Dostun postuna kanma,
Allah’tan başkasına, güvenip de yaslanma.
Var gününde sevilir, el üstünde olursun;
Dar gününde kendini, yapayalnız bulursun…

Babam derdi ki yavrum ! Öfke kanla beslenir;
Şeytan âdemoğluna, “öldür!” diye seslenir.
Vehimler, vesveseler, öfkeye katran döker,
Şeytan ancak, eûzu besmeleyle diz çöker…

Babam derdi ki yavrum ! Kimseye sır yükleme,
Hiç kimseden sınırsız, bir sadâkat bekleme.
İnsan pervane gibi, rüzgâr bulunca döner,
Gündüz fener kesilir, gece olunca söner…

Babam derdi ki yavrum ! Şükredip duruyorum.
Açgözlü insanlara, hep şunu soruyorum:
Bir avuç kara toprak, üç metre kefen için,
Cehenneme bu kadar, ısrarla talep niçin?..

Babam derdi ki yavrum ! İnsanoğlu savrulur,
Kalpler ancak Allah’ı, anmakla huzur bulur.
Makam, mevki, para, pul, insan olmaya yetmez,
İnsanda irfan yoksa, ceset beş para etmez…

Babam derdi ki yavrum ! Borç insana tasmadır,
Kölelik fermanına, hem de mühür basmadır.
Fâizin güler yüzlü maskesine aldanma;
O şeytan sarmalına, düşen kurtulur sanma…

Babam derdi ki yavrum ! İnsanoğlu nankördür,
Herkeste kusur görür, kendi nefsine kördür.
O kaskatı kalbini, tarife taşlar yetmez;
Allah affeder amma, insanoğlu affetmez (!)…

Babam derdi ki yavrum ! Diplomalı câhiller;
Kur’ân’a kin üreten, bir zümreye dahiller.
Hiçbiri kurtulamaz, girdiği dar kafesten;
Ve hiçbiri utanmaz, tükettiği nefesten…

Babam derdi ki yavrum ! Ölüm herkese yakın;
Onunla arkadaş ol, kaçmaya kalkma sakın.
Ölümle barışırsan, ömürle barışırsın;
Yoksa her türlü şerde, şeytanla yarışırsın…

Babam derdi ki yavrum ! Rabb’inedir dönüşün;
Huzuruna çıkacak, yüzün var mı? Bir düşün.
Sırattan geçmek için, iki kanat gerekli;
Biri Kur’ân.. Biri de, düşünmektir sürekli…

Babam derdi ki yavrum ! Dedikodu zillettir;
Dilden dile bulaşan, kronik bir illettir.
Kur’ân; uzaklaş diyor, gıybetin vahşetinden;
Çünkü insan tiksinir, ölmüş kardeş etinden…

Babam derdi ki yavrum ! Dîne hurâfe katma;
Türbede mum yakıp da, şirki din diye satma.
Yanlarında dururken, Kur’ân gibi bir liman;
Gör ki; şirk denizinde, boğuluyor müslüman…

Babam derdi ki yavrum ! Kadere küsme sakın;
Bil ki; seni yaratan, sana senden de yakın.
Ne gaflet, ne cehâlet, ne sefâlet kaderdir;
Allah ancak sabreden, kullarla beraberdir…

Babam derdi ki yavrum ! Pişmanlık kurtuluştur;
Vicdanla yüzleşerek, yeniden varoluştur.
Pişmanlık; yanmak değil, yanınca sönmemektir,
Hakk yolundan bir daha, geriye dönmemektir…

Babam derdi ki yavrum ! Sık gidersen dostuna;
Birgün eşik dibinde, yer bulursun postuna.
Kendini bilmeyenin, bil ki dinmez gözyaşı;
Çünkü sonunda çatlar, dostun da sabırtaşı…

Babam derdi ki yavrum ! Özgürlük zihindedir;
Aklı selim beyinler, zindanda da zindedir.
Nice köleler var ki; iffetin kalesidir,
Nice sultanlar var ki; nefsinin kölesidir…

Babam derdi ki yavrum ! “Çağdaşlık” dedikleri;
Çürümüş bir ahlâkın, erozyon delikleri.
Moda sık sık değişen, bir hevâ dürtüsüdür;
Oysa hiç değişmeyen, iffetin örtüsüdür…

Babam derdi ki yavrum ! Bilmeceler kolaydır;
Lâkin insanı çözmek, inanılmaz olaydır.
Kimi durur sınırda, kimi yıkar bendini,
Kimi pişer ateşte, kimi yakar kendini…

Babam derdi ki yavrum ! Herşey açık bu dinde;
Şeytana dikkat diyor, yüzdoksan âyetinde.
Ne yazık ki; insanlar, bu çığlığı duymuyor;
Hayvanları ürküten, vahşetine doymuyor..

Babam derdi ki yavrum ! İnsanoğlu aldanır;
Servetini gördükçe, kendini Kârun sanır.
Secde eder, tapınır, kotrasına jipine;
Bilmez ki; nice Kârun, girdi yerin dibine…

Babam derdi ki yavrum ! Kürsülere boş çıkma;
Seni dinlemek için, koşup geleni sıkma.
Mikrofon buldum diye, uzatırsan sözünü;
Dinleyen önce esner, sonra yumar gözünü…

Babam derdi ki yavrum ! Hayvanları yermeyin,
Onlar sözden anlamaz, ahlâk dersi vermeyin.
Edep, hayâ, haysiyet, ancak insanı bağlar,
Bu durum hayvanlara, özgürce (!) yaşam sağlar…

Babam derdi ki yavrum ! Secde şuur demektir;
Şuur yoksa, ameller, beyhude bir emektir.
Nefsanî fırtınalar, îmânı söndürmesin,
Sen gafleti öldür ki, o seni öldürmesin…

Babam derdi ki yavrum ! Zehirde bal arama;
Nefsin istese bile, dönüp bakma harama.
Zinâ câziptir, çeker yaklaşanı bir anda;
Ona yaklaşmak bile, yasaklanmış Kur’ân’da…

Babam derdi ki yavrum ! Fitne katilden beter;
Bir fitne; yüzbinlerce, insan katline yeter.
Fitneler toplumları, önce kinle yoğurur;
Sonra da akıl dışı, katliamlar doğurur…

Babam derdi ki yavrum ! Bütün dertler bir yana,
Kur’ân da, ümitsizlik haramdır müslümana.
Her çilenin bir ecri, gecenin fecri vardır;
İnsanın selâmeti, ancak sabrı kadardır.
Cengiz Numanoğlu

Üçüncüsü Yok

Yakuttan, zümrütten medet boşuna,
Hepsi bir gün döner, çakıl taşına.
Geç kalma.. Bakıp da o genç yaşına,
Sanma ki; önünde seçenekler çok;
Ya ÎMÂN, ya İSYÂN, üçüncüsü yok..

Dünyanın serveti, şehveti sahte;
Bir kefen kadardır, vefâsı ahde.
Boğma vicdânını, meyde, kadehte,
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya AHLÂK, ya HELÂK, üçüncüsü yok..
Sen, şerefli doğdun, şerefli yaşa,
O bencil nefsini, vur taştan taşa;
Yoksa çıkamazsın, şeytanla başa.
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya CENNET, ya CİNNET, üçüncüsü yok..

İnsanlık yanıyor, ateş bacada,
Fitneler kaynıyor, binbir locada,
Umut kuyrukları, ‘cinci’ hocada;
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya İZZET, ya ZİLLET, üçüncüsü yok..

Bir kere baktın mı, kalkıp seherde?
Kapılar açılır, gök perde perde.
Sordun mu Kurân’a, kurtuluş nerde?
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya ŞÜKÜR, ya KÜFÜR, üçüncüsü yok..

Dağlara özenip, tepeden bakma,
Mezar taşlarına, rütbeni çakma,
Şu cennet köşkünü, kibirle yakma;
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya İHLÂS, ya İFLÂS, üçüncüsü yok..

Bırak.. O “çağdaşlar”, ne derse desin,
Hayat bir sınavdır, bu hüküm kesin,
Secde et ki; varsın, Allah’a sesin;
Sanma ki; önünde, seçenekler çok;
Ya KUR’ÂN, ya HÜSRÂN, üçüncüsü yok

CENGİZ NUMANOĞLU