Menüler kısmından ayarlayınız.

Ataol BAHREMOĞLU Şiirleri

Çerkez Ali

Çerkez Ali’yle bir akşam
Göl kıyısı lokantada
Gürcü şarapları içtik
Mezemiz “çahohbili” ydi
Babası Kırımlı Tatar
Annesi istanbullu Türk
Kökü derinlerde çınar
Şair dostum çerkez ali

Gerçeği düşe çeviren
Duygu nereden geliyor
Şu karşıki dağlardan mı
Akşam sisinde eriyen
Bakışları bir ışık su
Çerkez Ali anlatıyor

Darağaçları kurulu
Sultan Hamit ağır hasta
Canı kayısı istemiş
Kar yağıyor İstanbul ‘a
Beşiktaş’ta çerkez Ahmet
-Yörenin ünlü bakkalı-
Gidiyor yurdu kırım’a
Bulup geliyor kayısı’yı
Veriyor Çerkez Ahmet’e
Bacısı Melek Filsan’ı
Yaverlerden ihsan paşa

O sırada İstanbul’a
Kim gelirse kafkasya’dan
Çerkez diye anılıyor
Çerkez Ali’ye Çerkez’lik
Babası Çerkez Ahmet’ten
Böylece miras kalıyor

Düşü gerçeğe çeviren
Duygu nereden geliyor
Yanımızdaki gölden mi
Mavi bir tüle bürünen
Dişleri bir apak umut
Çerkez Ali anlatıyor

Beşiktaşlı Çerkez Ahmet
-kaytan bıyıklı delikanlı-
Onbeş yaşında Filsan’ı
Alıp gidiyor Kırım’a
Osmanlıda meşrutiyet
Rusyada bolşevik devrimi
Ölüyor genç yaşta Ahmet
Kalıyor Ali’si yetim

Düşleri Çerkez Ali’nin
Her gece dolu bunlarla
Aklı fikri İstanbul’da
Siliniyor çizgileri
Göç günü ölen annenin
Buğulanıyor gözleri
Yağmur yağıyor kırım’a

Kırk yıldır Özbekistan’da
Yaşar Çerkez Ali sürgün
Dönecek mi yurtlarına
Kırımlı Tatarlar birgün
Beşiktaş’ı İstanbul’u
Vatanını annesinin
Görmek kısmet olacak mı

“Anneciğim İstanbul’a
gidebileceğiz miyiz?”
diyor annesine kızım
karşı dağa bakıyorum
Bir ağırlık yüreğimde
Sırılsıklam ter içinde
Uykumdan uyanıyorum

Ataol Bahremoğlu

Paris Şiirleri -4

Arıyordum özgürlüğe giden yolu
İnsan yüzlerinde değil gökyüzünde
Arıyordum küçük beyaz bir bulutu
Boğularak uyandığım o saatte
Beni avutan o küçük bulut muydu

Bir aşk bile yoktu yıkan ve onaran
Bir aşk pırıl pırıl yağmur sularından
Paylaştığım bir şey yoktu bu şehirde
Şiirin bittiği yerde başlayan ne
Çocukluğum muydu içimde sızlayan

Ve hayatın artık geçip gittiğini
Anlıyordum derin akan sular gibi
Kopmuş köklerimden çarparken rüzgarda
Gece bir uçurum gibi başlayınca
Boğuntulardan çıkardım bu şiiride

Kimse yok Akdeniz ağlıyor sadece
Garip ve yitik bir sonbahar gününde
Anlamların hızı biçimi aşarken
Ağlamaz kendi uçurumuna düşen
Boğulan kendinin labirentlerinde

Ataol Behramoğlu

Herşey Şiirdir

Her şey şiirdir, uğultusu rüzgarın
Bir ırmağa usulcacık yağan kar
Her gece okunan bir dua çocuklukta
Gökyüzünde bölük bölük turnalar

Her şey şiirdir, sevinç ve kader
Dünyada olmak duygusu…
Kıyıda, ıssız kayalarda
Kendi başına ışıldayan su

Her şey şiirdir, şimdi, şu anda
Ak kağıt üstünde dolanan elim
Karşıki avluda salınan söğüt
Yandaki odada uyuyan bebeğim

Her şey şiirdir, çağrısı aşkın
Bahar toprağından yükselen tütsü
Umut ve acı, başlayan ve biten,
Yağmurun ve akıp giden hayatın türküsü

Her şey şiirdir ve bir gün belki
İlk aşkım, ilk göz ağrım şiir
Koynunda ona yazdığım mektuplar
Bir yerlerden çıkıp gelecektir…

Hüzünlü Pazar

Hüzünlü pazar, beyaz meleklerin ilahiler söylediği
Aşkın güzelce yıkandığı, sımsıkı kefenlendiği

Yaz geçmiş, gelip çatmış bağbozumu vakti
Genç kızların mutluluğu bir mevsim daha ertelediği

Hüzünlü pazar, geçmiş pazarların anısıyla kavuniçi
Çocukların hep kursaklarında kalan sevinci

Kapının Önünde Duran Çocuğa Gazel

Kapının önünde duran çocuk
Bir kır görünümünü andırıyor

Güneş tütüyor saçlarında
Gözlerinde bir deniz kımıldanıyor

Kapının önünde duran çocukta
Bütünleşiyor bütün zamanlar

Dağlar doğuyor çatırdayarak
Derinleşiyor okyanuslar

Aşklar başlıyor ve bitiyor
Dünya sürdürüyor dönmesini

İzliyor şaşmaz düzeninde
Gece ve gündüz birbirini

Kapının önünde duran çocuk
Habersiz bütün bunlardan

Hayat akıyor durmaksızın
Onun içinden ve dışından

Kırk Yaşın Eşiğinde Şiir

Küçük heyecanlara paydos
Çünkü rüzgarla aynı yaştayım
Çünkü güneş kardeşim
Bir ırmakla sevişmekteyim

Bana artık dingin olmak
Bana yalınlık yaraşır
İçimde şiirin güzelliği
Yaşamak sevinciyle yarışır

Güzeller güzeli ömrüm
Sana gitgide sevdalanıştayım
Nice emeklerle dokunmuş
Bir ince, bir nazlı nakıştayım

Küçük tasalara, tutkulara paydos
Çünkü evrenle aynı yaştayım
Başsız sonsuz doyumsuz
Bir başdöndürücü akıştayım

Türkiye; Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Boynu bükük ay çiçeği
Şiirin ve aşkın geleceği

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Dağ rüzgarı, portakal balı
Alçak gönüllü, hünerli, sevdalı

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Yazgısı kara yazılmış gelin
Kurumuş sütü memelerinin

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Harlı bir ateş gibi derinde yanan
Haramilerin elinde bulunan

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Güngörmüş, bilge toprağım
Yunus, Pir Sultan ve Nazım

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Bozlat, ağıt, halay ve zeybek
Dumanı üstünde ekmek

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Yüzü kırış kırış anam
Ağlayan narım, gülen ayvam

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Asmaların üstünde gün ışığı
En güzel geleceğin yakışığı

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Zinciri altında kımıldayan
Bitecek sanıldığı yerde başlayan

Ataol Behramoğlu