Menüler kısmından ayarlayınız.

Ataol BEHRAMOĞLU

Ataol Behramoğlu, 13 Nisan 1942’de, Azerbaycan kökenli bir ailenin çocuğu olarak babasının yedek subaylığı sırasında Çatalca’da doğdu.

Çocukluk ve ilk gençlik yılları, ziraat müdürü olan babasının görevi nedeniyle Türkiye’nin çeşitli yörelerinde geçti. İlkokul üçüncü sınıfa kadar Kars’ta öğrenim gördü. İlk, orta ve lise öğrenimini Çankırı’da tamamladı.

Bir süre Ankara Hukuk Fakültesi’ne devam etti, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nün derslerini izledi, aynı fakültenin Rus Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1966) .

İlk şiir kitabı “Bir Ermeni General” 1965’te, kitaplaşan ilk çevirisi “İvanov” (Anton Çehov) 1967’de basıldı. Mihail Yuryeviç Lermontov’dan ilk şiir çevirilerini de bu dönemde yaptı.

60’lı yıllar toplumcu kuşağının manifestosu niteliğindeki şiirlerden “Bir Gün Mutlaka”yı 1965’te yayımladı. 1969’da “Ant” dergisinde birkaç sayı yayımlanan “Toplumcu Genç Şairler Savaş Açıyor” başlıklı oturumda yeni toplumcu şiir üstüne görüşlerini açıkladı. 1970’de yayımlanan ikinci şiir kitabı “Bir Gün Mutlaka”, kuşağının öncü yapıtlarından biri olarak kabul edildi. 1970’de İsmet Özel ile yayımlamaya başladıkları “Halkın Dostları” dergisi geniş yankı uyandırdı. Aynı yıl, Maksim Gorki’den çevirdiği “Yaşanmış Hikâyeler” yayımlandı.

Ataol Behramoğlu 1970 yılı sonbaharında dört yıl sürecek ilk yurtdışı yolculuğuna çıktı. 1972’ye kadar Londra ve Paris’te yaşadı. Paris’te Louis Aragon ve Pablo Neruda ile tanıştı. Aragon’un yönetimindeki “Les Lettres Françaises”de, Abidin Dino çevirisiyle, “Bir Gün Mutlaka” dan bir bölüm yayımlandı. Paris’te Théatre de Liberté’nin kuruluş çalışmalarına katıldı (1971) . İlk oyun “Légendes à Avénir / Geleceğe Masallar” için bölümler yazdı.

1972 sonbaharında Sovyet Yazarlar Birliği’nin çağrılısı olarak gittiği Moskova’da yaklaşık iki yıl kalarak Moskova Devlet Üniversitesi’nde stajyer olarak Rus Edebiyatı üzerine çalıştı. Yurtdışında bulunduğu sırada, daha önceki dönemin ürünü çevirileri (Puşkin, Bütün Hikâye ve Romanları, 1972) ve yurtdışı dönemin ürünü şiirlerden oluşan üçüncü şiir kitabı “Yolculuk, Özlem, Cesaret ve Kavga Şiirleri (1974) ” Türkiye’de yayımlandı.

Ataol Behramoğlu 1974’te ülkeye dönüşünden bir süre sonra Muhsin Ertuğrul yönetimindeki İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda dramaturg olarak çalışmaya başladı. 1975’te kardeşi Nihat Behram ile çıkardıkları edebiyat-kültür dergisi “Militan” (kimi sayıları beş bine ulaşan tirajıyla) büyük ilgi gördü. Bu dönemde Ataol Behramoğlu’nun “Ne Yağmur…Ne Şiirler…(1976) ”, “Kuşatmada (1978) ”, “Mustafa Suphi Destanı (1979) ”, “Dörtlükler (1980) ” adlı kitapları yayımlandı.

1977’de bir Atina gezisinde Yannis Ritsos ile tanıştı. 1978’de Sofya’da Dünya Yazarları 1. Kurultayı’na Aziz Nesin, Yaşar Kemal ve Burhan Arpad ile Türkiye Temsilcisi olarak katıldı. 1979’da Türkiye Yazarlar Sendikası genel sekreteri oldu. Aynı yıl, kızı Barış doğdu. “Sanat Emeği” dergisinin kurucuları ve yazı kurulu üyeleri arasında yer aldı.

1980 darbesi sonrasında dramaturgluk görevinden ayrılmak zorunda kaldı. “Ne Yağmur…Ne Şiirler…”in yeni basımının mahkemece “toplatılması ve imhası”na karar verildi. Ataol Behramoğlu bir hafta Selimiye’de göz hapsinde tutuldu. Kitap daha sonra beraat etti.

“İyi Bir Yurttaş Aranıyor” başlığı altında topladığı şiirler Türkiye’de “siyasal kabare” türünün ilk örneklerinden biri olarak birçok kez izleyiciye sunuldu (1981) . Aynı yıl Yunanistan’da “Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum” adıyla yayımlanan kitabı, şiirlerinden yabancı bir dilde ilk seçmelerdi. Kitap kısa sürede birkaç kez basıldı.

Dünya şairlerinden Rusça, İngilizce, Fransızcadan yaptığı çevirileri “Kardeş Türküler” adlı bir kitapta topladı (1981) . “Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi”nin ilk çalışmalarına başladı.

1982 mart ayında Barış Derneği kurucu ve yöneticisi olarak tutuklandı. Maltepe Askeri Cezaevi ve Sağmalcılar Cezaevi’nde on ay tutuklu kaldı. Cezaevinde bulunduğu sırada, Asya-Afrika Yazarlar Birliği 1981 Lotus Ödülü’nü kazandı.

Şiirlerinden seçmeler tek ciltte yayımlanarak birçok kez yeni basım yaptı (1983) . Lermontov’dan şiir çevirileri kitaplaştı (Hançer, 1983) .

1983 kasım ayında, devam eden duruşmaların, katılmadığı son oturumunda 8 yıl hapis cezasına mahkûm edildi. Ataol Behramoğlu 1984 başlarında ülkeden gizlice ayrılmak zorunda kalarak Fransa’ya gitti. Bir süre sonra ailesini de – pasaport verilmediği için – yine gizlice ülke dışına çıkardı.

1989 haziran ayına kadar sürecek bu ikinci yurtdışı döneminde Paris Sorbonne Üniversitesi “Centre de Poétique Comparée” bölümü çalışmalarına katıldı. 1986’da Paris’te Fransızca Türk edebiyatı dergisi “Anka”yı kurdu ve yönetti.

Bu yıllarda Ataol Behramoğlu Avustralya’dan Finlandiya’ya birçok ülkede katıldığı toplantılarda konuşmalar yaptı, şiirlerini okudu. Şiirlerinden Macarcaya yapılan bir seçmeler 1988’de Budapeşte’de “Europa” yayınevince yayımlandı. Almanya’da (daha sonra Türkiye’de) “Kızıma Mektuplar (1985) ”, “Türkiye, Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum (1985) adlı şiir kitapları ve “Mustafa Suphi Destanı”nın yeni bir basımı yayımlandı. Destan, sürgündeki “Halk Oyuncuları” topluluğunca Stockholm, Paris, Berlin, Amsterdam gibi birçok Avrupa kentinde sahnelendi (1987-1988) . 1989 Avignon Tiyatro Festivali’nde ilk Türkçe oyun olarak sunuldu.

Yurtdışında bulunduğu sırada Türkiye’de “Son Yüzyıl Büyük Türk Şiiri Antolojisi”; “Dünya Şiiri Antolojisi (Özdemir İnce ile birlikte) ”; “Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi”; “Çehov-Bütün Oyunları (1. Cilt) ”, şiir üstüne yazıları “Yaşayan Bir Şiir (1986) : şiir kitapları “Eski Nisan”, “Bebeklerin Ulusu Yok” yayımlanan Ataol Behramoğlu, hakkındaki davaların yargıtay aşamasında beraatle sonuçlanması üzerine Haziran 1989’da ülkeye döndü.

Birkaç yıl Simavi Yayınları’nda editör, Pendik Belediyesi’nde kültür danışmanı olarak çalıştı. 90’lı yıllarda yazdığı şiirleri, “Sevgilimsin (1993) ”; çeşitli dönemlerin ürünü yazıları, “İki Ateş Arasında (1989) ”, “Nâzım’a Bir Güz Çelengi (1989) ”, “Mekanik Gözyaşları (1990) ”, “Şiirin Dili-Ana Dil (1997) ” adlı kitaplarda yayımlandı. Aziz Nesin ile ilgili anılarını “Aziz Nesin’li Fotoğraflar (1995) ”; yurt dışı gezi yazılarını “Başka Gökler Altında (1996) ” adlı kitaplarda topladı. Vera Tulyakova’nın anılarından ve Nâzım Hikmet’in şiirlerinden oluşturduğu “Mutlu ol Nâzım”, Dilek Türker’in oyunculuğuyla Türkiye’nin birçok yöresinde ve Almanya’da birçok kez sahnelendi. Belgesel bir oyun çalışması olan “Lozan”, Devlet Tiyatrosu’nca Antalya (1992,1993) ve İstanbul’da (1993) oynandı.

1995’te Türkiye Yazarlar Sendikası Genel Başkanı seçildi.

1995’te İsmet Özel ile mektupları “Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar” adıyla kitaplaştırıldı.

Metin Demirtaş’la mektuplaşmaları 1997’de “Şiirin Kanadında Mektuplar” adıyla kitaplaştı.

PEN Yazarlar Derneği 2002 yılı “Dünya Şiir Günü Büyük Ödülü”nü aldı.

“Aşk İki Kişiliktir (2000) ” ile “Yeni Aşka Gazel (2002) ” adlı kitaplarında topladığı şiirlerini, “İki Ağı”(2008) , “Okyanusla İlk Karşılaşma”, “Hayat Uzun Veda” adlı şiir kitapları izledi.

50 yıllık şiir serüveninden kendi yaptığı bir seçmeler “Beyaz, İpek Gibi Yağdı Kar” adıyla Cumhuriyet kitapları arasında yer aldı.

2008 yılında Texas Üniversitesi Yayınlarınca (Prof.Walter G.Andrews’un çevirileri ve Laurent Mignon’un önsözüyle) şiirlerinden geniş bir seçmeler Amerika Birleşik Devletlerinde yayınlandı.

Şiirlerinden Japonca, İtalyanca, vb. dünyanın belli başlı dillerine yapılan çevirileri 2010’da Bulgarca’da yayınlanan kitabı izledi.

Cumhuriyet gazetesindeki köşe yazarlığının ürünlerini “Kimliğim:İnsan”(1999) , “Başka Bir Açı” (2000) , “Gerçeklik Duygusunun Kaybolması”(2001) , “Kendin Olmak Ya da Olmamak”(2003) , “Yeni Ortaçağın Saldırısı”(2004) , “Sivil Darbe”(2009) adlı kitaplarında topladı.

Ülke içi gezi yazıları “Yurdu Teninde Duymak” (2008) adlı kitabında yayınlandı.

İstanbul Kültür Başkenti projesi kapsamında yayınlanan İstanbul kitapları arasında “Benim Prens Adalarım” adlı çalışması yer aldı.

Akademik alanda çalışmalarının ürünü olan “Rus Edebiyatı Yazıları”(2001) ve “Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekliği”(2001) adlı yapıtlarını “Rus Edebiyatının Öğrettiği” adıyla kitaplaştırdığı yeni yazıları, ulusal ve uluslararası konferanslarda Rus edebiyatı üstüne bildiri metinlerinin yayını izledi.

A.S.Puşkin’in “Tüm Öykü ve Romanları” ile büyük Rus şairinin şiirlerinden(Türkçe çevirileri ve Rusça asıllarıyla) bir seçmeler, A.P.Çehov’un “Büyük Oyunlar”ı A.Behramoğlu çevirisiyle Türkiye İş Bankası Klasikler dizisinde yayınlandı

F.M.Dostoyevski’’den çevirdiği “Puşkin Üzerine Konuşma”(Rusça aslıyla) Kültür Bakanlığı yayınları arasında yer aldı.

2008 yılında kendisine Rusya Federasyonunca uluslararası Puşkin Nişanı verilen Ataol Behramoğlu İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Slav Dilleri ve Edebiyatları Anabilim Dalı Başkanlığı görevinden ve Beykent Üniversitesinden sonra İstanbul – Aydın Üniversitesinde profesör titriyle öğretim üyeliğini, Cumhuriyet gazetesinde köşe yazarlığını sürdürmektedir.

Eserleri

Şiir
Bir Ermeni General (1965)
Bir Gün Mutlaka (1970)
Yolculuk Özlem Cesaret ve Kavga Şiirleri (1974)
Ne Yağmur… Ne Şiirler… (1976)
Kuşatmada (1978)
Mustafa Suphi Destanı (1979)
Dörtlükler (1983)
İyi Bir Yurttaş Aranıyor (1983) (Ankara Sanat Tiyatrosu tarafından oyunlaştırılmıştır.)
Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum (1985)
Kızıma Mektuplar (1985)
Şiirler 1959-1982 (1983)
Eski Nisan (1987)
Bebeklerin Ulusu Yok(1988)
Bir Gün Mutlaka-Toplu Şiirler I(1991)
Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var-Toplu Şiirler II (1991)
Kızıma Mektuplar- Toplu Şiirler III(1992)
Sevgilimsin (1993)
Aşk İki Kişiliktir(1999)
Yeni Aşka Gazel(2002)
İki Ağıt(2007)
Beyaz İpek Gibi Yağdı Kar (2008)
Okyanusla İlk Karşılaşma(2008)
Hayata Uzun Veda(2008)
Beyaz İpek Gibi Yağdı Kar (2008)

Deneme-İnceleme
Yaşayan Bir Şiir (1986) ,eklerle yeni basım 2007
Şiirin Dili-Anadil (1995) ,eklerle yeni basım 2007
Utanıyorum (1996)
Mekanik Gözyaşları (1997)
Nazım’a Bir Güz Çelengi (1997) ,eklerle yeni basım: Nazım Hikmet-Tabu ve Efsane(2008)
İki Ateş Arasında (1998)
Kimliğim İnsan(1999)
Başka Bir Açı(2000)
Gerçeklik Duygusunun Kaybolması(2001)
Rus Edebiyatı Yazıları (2001)
Rus Edebiyatında Puşkin Gerçekçiliği(2001)
Kendin Olmak ya da Olmamak(2003)
Yeni Ortaçağın Saldırısı (2004)
Biriciktir Aşk(2005)
Rus Edebiyatının Öğrettiği(2008)
Sivil Darbe(2009)
Benim Prens Adalarım(2010)

Anı
Aziz Nesinli Fotoğraflar (1995) / Yeni Basım “Aziz Nesin’li Anılar” (2008)

Gezi
Başka Gökler Altında (1996) ,eklerle yeni basım 2010
Yurdu Teninde Duymak(2008)

Oyun
Lozan(1993)

Mektup
Genç Bir Şairden Genç Bir Şaire Mektuplar(İ.Özel’le mektupları,1995)
Şiirin Kanadında Mektuplar(M.Demirtaş’la mektupları,1997)

Çocuk
Yiğitler Yiğiti ve Uçan At Masalı(şiir-masal)
Dünya Halk Masalları(çeviri-uyarlama)
Düşler Kuruyorum (kitapta bölüm)
M.Zoşçenko-Lastik Papuçlar(çeviri)

Antoloji
Büyük Türk Şiiri Antolojisi (2 cilt,1987, eklerle yeni basım
Dünya Şiiri Antolojisi (4 cilt,1997 Ataol Behramoğlu-Özdemir İnce)
Çağdaş Bulgar Şiiri Antolojisi(1983,Özdemir İnce-Ataol Behramoğlu, eklerle yeni basım 2008)
Çağdaş Rus Şiiri Antolojisi(eklerle yeni basım, 2008)
Uçur Diye, Ey Aşk(Tematik Aşk Şiirleri,2007)

AŞK İKİ KİŞİLİKTİR

Değişir rüzgarın yönü
Solar ansızın yapraklar;
Şaşırır yolunu denizde gemi
Boşuna bir liman arar;
Gülüşü bir yabancının
Çalmıştır senden sevdiğini;
İçinde biriken zehir
Sadece kendini öldürecektir;
Ölümdür yaşanan tek başına
Aşk iki kişiliktir.

Bir anı bile kalmamıştır
Geceler boyu sevişmelerden;
Binlerce yıl uzaklardadır
Binlerce kez dokunduğun ten;
Yazabileceğin şiirler
Çoktan yazılıp bitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Avutamaz olur artık
Seni bildiğin şarkılar;
Boşanır keder zincirlerinden
Sular tersin tersin akar;
Bir hançer gibi çeksen de sevgini
Onu ancak öldürmeye yarar:
Uçarı kuşu sevdanın
Alıp başını gitmiştir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.

Yitik bir ezgisin sadece,
Tüketilmiş ve düşmüş, gözden.
Düşlerinde bir çocuk hıçkırır
Gece camlara sürtünürken;
Çünkü hiç bir kelebek
Tek başına yaşayamaz sevdasını,
Severken hiçbir böcek
Hiç bir kuş yalnız değildir;
Ölümdür yaşanan tek başına,
Aşk iki kişiliktir.
Ataol BEHRAMOĞLU

Annem Yok Artık

Annem yok artık.Beni düşünen kalbi yok.Bitti.
Umutsuz olmak istemiyorum.
Umutsuzluğun bir çıkar yol olmadığını biliyorum.
Annem yok artık,yeryüzü çok gördü onu,
Kalabalığın arasında kuş gibi çırpınan varlığını
Çok gördü
Dalgın yüreğini çok gördü
Bizim için çarpan,kaygılarla dolu yüreğini.
Annem yok artık.Bu kesin.Gelinecek bir yere gitmedi.
İşte geldim çocuklar demeyecek
Nasılsın yavrum demeyecek
Sobanın yanında oturup uzatmayacak yorgun ayaklarını,
Sabah kahvaltılarının masası olmayacak artık,
Yine gel demeyecek,
Çıkarken ben kapıdan, çıkıp karanlığa karışırken
Yeni bir dönemi başladı ömrümün,
Annemin olmadığı dönemi,
Onu yüreğimin üstüne nasıl bastırmak
İstediğimi bilemeyecek artık.
Gençlik dönemleri birşey anlatmıyor bana,
Aklımda hep son dönemlerinin annemi
Hayatım sürüp gidecek,annem olmadan,
Çocuklarım olduğunda onlara annemi anlatabileceğim
Sadece.
Fotoğraflarına bakacaklar,
Ufarak,biraz mahsunca bir kadın
Küçücük tozlu pabuçlarıyla merdivenleri tırmanıp
Kapımı açıp girmeyecek
Yüreği dopdolu,trafikten insanlardan şaşkın,
Kocasına sığınan biraz bütün fotoğraflarında
Hayatım rüzgar gibi akıp geçiyor,
Uğultulu bir rüzgar gibi akıp geçiyor hayatım..

Ataol Behramoğlu

Annemin Mezarına Gittik Bugün

Annemin mezarına gittik bugün
Babam,Namık,Nihat,Defne ve ben
Namık’ın arabasıyla geçtik
Yollardan ve mezarlığın içinden

Çiçekler serptik üstüne mezarın
Durduk orda sessizce
Birbirine bakmadan herkes
Ağladı,ya da birşeyler düşündü kendince

Annemin mezarının yanındaki
Bir başka mezarın önünde bir kadın ağlıyordu
Kocasıydı sanırım toprağın altındaki
Kısa bir zaman önce yitirmiş olduğu

Bayram ziyaretçileriyle doluydu mezarlık
Herkes ölüsüyle birlikte olmaya gelmişti
Ağlanacak,bir an anımsanacaktı geçmiş
Sonra yine hayatın hırgürüne dönülecekti

Saçma olduğunu bildiğimiz halde gelişimizin
Hiçbirimiz bir başka dünyaya inanmadığımız halde
Durduk mezarı önünde annemin
Annem oradaymışcasına;
Babam,ben,Namık,Nihat,Defne

Dönerken sessiz bir anlaşma vardı aramızda hepimizin
Saçma da olsa gelişimiz,bir başka dünyaya inanmasak da
Birlikte ya da yalnız,gelip duracağız önünde bu mezarın
Bir daha dönülmez şeyleri düşünüp ağlamaya..

Ataol Behramoğlu

Bir Şehit Kızına

-Türküler Ve Alaz İçin-

Güzelim,sevdiğim,çocuğum,gülüm
Bir şehit kızısın sen.
Acılı, buruk bir türkü gibisin
Bu acımasız günlerin içinden

Tuhaf bir sıkıntıyla daralır şimdi
Küçücük,kuş kanadı yüreğin:
‘Babam nerede,niye gelmiyor
Babama küstüm ben anneciğim…’

Baban artık hiç olmayacak yavrum
Sana çocuğum diyemeyecek bir daha
Güçlü,baba kucağının sıcaklığını
Duyamayacaksın minik vücudunda

Baban yiğit bir oğluydu halkının
Onun için öldürdüler
Sana halkımızdan armağan olsun
Getirdiğim kırmızı güller

Yıllar geçecek,alışacaksın
Bir ince sızı kalacak ondan,
Senin gözlerin gibi ışıltılı
Çiçekler fışkıracak babanın mezarından

Ve tıpkı serpilen bir çiçek gibi
Gelişip ışırken bilincin gitgide
Babanı yeniden kavrayacaksın
Baban yeniden doğacak seninle

Güzelim,sevdiğim,çocuğum,gülüm
Bir şehit kızısın sen
Acılı,buruk bir türkü gibisin
Bu acımasız günlerin içinden
Ataol Behramoğlu

Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

Ataol BEHRAMOĞLU

Annem Yok Artık -2

Anne diyemeyeceğim artık bir başkasına,
Sesimin anneme seslenirkenki tonuyla
Tatil dönüşlerinde annemin uğrayacagım evi yok,
Beni seven birileri olacak mı yine de
Gidip koşulsuz uzanacağım bir yatak,
Saçlarımı okşayacak bir el
Ama ben anneme de bütün bütüne
Bırakamadım kendimi
Saçlarımı okşarken,yorulur şimdi
Bırakır şimdi diye düşünürdüm
Ve çılgınca yaramaz,beyni boş
Denecek kadar yaramaz,
Ve hastalıklı denecek kadar duyarlıklı
Bir çocuktum çocukluğumda
Dizlerine oturduğum birgün,indim utanarak,
Kısa pantolonumdan fırlayan
Ve bana artık büyümüş gelen dizlerimle
Oysa ilkokul ikide ya var ya yoktum daha
O zaman tanıdım sonsuz geniş caddelerini Kars’ın,
Sonsuz geniş göğünü ve o zamanlardan kaldı
Yüreğimde sonsuz bir uçurum duygusu
Annem hiçbir zaman bilmedi bunları
Yüreği büyümüş bir çocuktum ben
Gizli gizli ne kadar çok ağladım
Bir gün öleceğini düşünerek onun
Annem yok artık,
Onun yüreğindeki ben de yokum,
Yani annemle tanımlanan ben de öldüm onunla
Şimdi,
Yeni bir tanıma alıştırmalıyım kendimi,
Şimdi ,
Ben kendimi düşünmezken bile
Kim düşünür beni..

Ataol Behramoğlu


Ben Ölürsem Akşamüstü Ölürüm

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Şehre simsiyah bir kar yağar
Yollar kalbimle örtülür
Parmaklarımın arasından
Gecenin geldiğini görürüm

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Çocuklar sinemaya gider
Yüzümü bir çiçeğe gömüp
Ağlamak gibi isterim
Derinden bir tren geçer

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Alıp başımı gitmek isterim
Bir akam bir kente girerim
Kayısı ağaçları arasından
Gidip denize bakarım
Bir tiyatro seyrederim

Ben ölürsem akşamüstü ölürüm
Uzaktan bir bulut geçer
Karanlık bir çocukluk bulutu
Gerçeküstü bir ressam
Dünyayı değiştirmeye başlar
Kuş sesleri, haykırışlar
Denizin ve kırların
Rengi birdenbire karışır

Sana bir şiir getiririm
Sözler rüyamdan fışkırır
Dünya bölümlere ayrılır
Birinde bir pazar sabahı
Birinde sararmış yapraklar
Birinde bir adam
Her şeye yeniden başlar
Ataol Behramoğlu