Menüler kısmından ayarlayınız.

Abdurrahim KARAKOÇ Şiirleri

Mevla Katına

Yerleri gökleri yaratan Mevla’m
Sana, Sen’den şikayetim var benim.
Hâkim-i mutlaksın, haktır kararın,
Anlatayım hâllerimi gör benim.

Bir gönül verdin ki oldum esiri;
Bulur kusursuzda yüz bin kusuru…
Biri bire bölsen çıkar kesiri!
Bu gidişle iflâh olmam zor benim.

Üfledim, ötmedi aşkın düdüğü
Aşamadım arpa boyu gediği
Bana çirkin, elin güzel dediği…
Ya aklım yok, ya gözlerim kör benim.

Yalanı gerçekte saklanmış gördüm
Gündüzlerde gece, yazda kış gördüm
Hayat diye verdiğini düş gördüm
Tüm “nedenler” benliğimi yer benim.

Hava gurbet, toprak gurbet, su gurbet…
Alev alev sardı beni bu gurbet…
Esas derdim; ne sıladır, ne gurbet…
Dost ufuklar düşünceme dar benim.

(Dosta Doğru)

Abdurrahim Karakoç
Dua – 2

Pandora kutusu, zilli musibet..
Dursun da kahrolsun; öldürme yâ RAB!
Doksan, yüzyıl değil, ta ilelebet..
Her ‘sin’ de kahrolsun; öldürme yâ RAB!

Küfürde kârı var erken ölünce;
Yaşasın, sürünsün kendi yolunca
İslâm, dünyamıza hakim olunca,
Görsün de kahrolsun; öldürme yâ RAB!

Korktuğu nizamı getir başına,
Yaşadıkça düşman olsun yaşına.
‘Görmezler olaydım’ deyip döşüne
Vursun da kahrolsun; öldürme yâ RAB!

Bu garip duamı kabul et, ne var?
Kanaat bulmasın mahşere kadar
Artır tamamını, etme payidar…
Hırsından kahrolsun, öldürme yâ RAB!

Özlesin geçmişi, baksın geriye;
İslâm çoğaldıkça dönsün deliye.
Ektiğim tohumlar nic´oldu diye,
Sorsun da kahrolsun, öldürme yâ RAB!

Asr-ı Saadet’e yaklaşır yine;
Nur yağsın âleme, nusret ver Din´e!
Işığı görünce kaçıp inine
Girsin de kahrolsun, öldürme yâ RAB!

Abdurrahim Karakoç

Nöbetçinin Vukuatı

Yüzbaşım, garajda nöbet tutarken
Hatırıma sıla düştü bu gece.
Güngören’in horozları öterken
Gönül kalktı yola düştü bu gece.

İçinde dışında yoktur yalanı
Anlatayım dur başıma geleni
Bir yâr için düşüncemin olanı
Sapanca’da göle düştü bu gece.

Bozhöyük’e vardım Güllü kadına
Fal açtırdım Ülker’imin adına
Gelin olmuş bak şu işin tadına
Bizim kısmet ele düştü bu gece.

Kırk yıl geçse unutamam bu günü
Olmuş bitmiş sevdiğimin düğünü
Hep çözülmüş sırrımızın düğümü
Maceramız dile düştü bu gece.

Kalbime ateşten vurdular yama
Perişan bir hâlde döndüm kıtama
Karakoç bildiğin KARAKOÇ ama,
Bilmediğin hâle düştü bu gece.

Abdurrahim Karakoç

Davet

(Rahmetli babam Ümmet Karakoç’a aittir…)

Deli gönül kalktı yoldaş arıyor
Uyan gelsin Muhammed’in aşkına
Masivadan üryan edip sinesin
Soyan gelsin Muhammed’in aşkına

Bu yolda gidenler dertli olmasın
Yükü arkasında katlı olmasın
Ağa-paşa gibi atlı olmasın
Yayan gelsin Muhammed’in aşkına

Aldanmayıp şu dünyanın barına
Göz dikmeye şöhretine-şanına
Mansur gibi dar üstünde canına
Kıyan gelsin Muhammed’in aşkına

Bir gün deriliriz mahşer divana
Hepimiz muhtacız kâmil imana
Dört mezhebi bilip Oniki İmam’a
Uyan gelsin Muhammed’in aşkına

Oniki İmam’dan alsın dersini
Gözetmesin bu dünyanın hırsını
Dalıp Bahr’ummana gönül pasını
Yuyan gelsin Muhammed’in aşkına

Merdaneler bu yollarda yürüye
Yüreğinde yağ kalmayıp eriye
Ehl-i evlâdını atıp geriye
Koyan gelsin Muhammed’in aşkına

Bu yola gideni gelmez diyorlar
Eyi hayat icra olmaz diyorlar
Hak’tan gayrisini görmez diyorlar
Duyan gelsin Muhammed’in aşkına

Dünya senin olsa bir top bez hakkın
Kime vefa kıldı bu cihan bakın
Hazreti İsmail gibi ben hakım
Diyen gelsin Muhammed’in aşkına

Dünya benim diye dava edersin
Bir gün olur hepsin koyup gidersin
Bir top bez de bulunmazsa ne dersin
Üryan gelsin Muhammed’in aşkına

Kul Ümmet’im der de bir bade içip
Ve cümle mahlukat kendinden geçip
Azrail gelmeden kefenin biçip
Giyen gelsin Muhammed’in aşkına.

Ümmet Karakoç

Abdurrahim Karakoç

Müzelik Şiir – Akıl Karaya Vurdu

Yürüyen heykellerle aynı müzedeyim ben
Konuşan mumyalara kimden söz edeyim ben
Fikren işkencedeyim, ruhen cezadayım ben
Korkaklığın sükûtu kol geziyor her yerde
Sanki tek başımayım, tek kişilik mahşerde.

Putların gölgesinde dans eder akbabalar
Söz sokakta dolaşır, öz zindanda çabalar
Atılan ucuz safra selâmlar, merhabalar
En temiz topraklara gül eksem mantar biter
Yollar sırat köprüsü, durmak düşmekten beter.

Kaybettim mesafeyi, zamandan uzaklaştım
Sevgi diye sarıldım, isyanla kucaklaştım
Ne kendimden kurtuldum, ne kendime yaklaştım
Toprağın üstü mezar, zevke dalmış ölüler
Can sıkmaya yetiyor canlı kalmış ölüler.

Fuhuş yuvası sanki en görkemli binalar
Çamur evlât doğurur taş yürekli analar
Resmen hak tevzi eder hakkı boğan canavar
Koşanlar, yarışanlar.. dehşet ötesi dehşet
Akıl karaya vurdu, gırtlağı geçti vahşet.

Meydanlar tıklım tıklım, caddeler salkım-saçak
Kölelik histerisi yayılmış köşe-bucak
Elli tane hokkabaz, elli milyon oyuncak
Müdür ve müdüriçe müzenin bekçileri
Aferine çalışır düzenin bekçileri.

Mülkü kazanan ayrı, tasarruf eden ayrı
Hisseler neden farklı, hak, hukuk neden ayrı?
Hasta yaşar deniyor, baş ile beden ayrı
Mantık yürütmek yasak, itiraz eylemek suç
Neşe-eğlence cinnet! .. Yatıp uyumak korkunç!

Güvenmek aldanmaktır.. ölçü-tartı izafî
Mert-namert, güzel-çirkin, eksi-artı izafî
Çoğunun cebindeki kimlik kartı izafî
Kim kimdir? Kim kim değil? Anlamak ve bilmek zor
Oynanan komediye gül diyorlar, gülmek zor.

Figüran heykeller var kül tablası boyunda
Beş yüz göbek atarlar dakikalık oyunda
İşlenen her günaha kurtta ortak, koyun da…
Kalmışım ara yerde, tozdayım, dumandayım
Kirli bir mekândayım, iğrenç bir zamandayım.

24.7.1991
(Akıl Karaya Vurdu)

Abdurrahim Karakoç

Bu Dünya Kimin Dünyası?

Yol üstünde biten çalı
Bu dünya kimin dünyası?
Ak çiçekli ayva dalı
Bu dünya kimin dünyası?

Gediklerde esen poyraz,
Yaprakları dalda koymaz
Gözler doysa gönül doymaz
Bu dünya kimin dünyası?

Her gün eski her gün yeni
Tükenmez gidip geleni
Can evimden vurdu beni
Bu dünya kimin dünyası?

Kar yağar kaybolur izler
Her nakış bin bir sır gizler
Ufuklara dalan gözler
Bu dünya kimin dünyası?

Tüm nimetler talan talan..
Hızır bekler darda kalan.
Varı yalan, yoğu yalan
Bu dünya kimin dünyası?

Toprak basar kucağına
Güneş çeker sıcağına
Atar derdin ocağına…
Bu dünya kimin dünyası?

(Dosta Doğru)

Abdurrahim Karakoç

Yolların Sonu

Bilir misin hancı, bugüne kadar
Hanından kaç yolcu çıktı bu yola?
Sıladan gurbete giden yolcular
Kaç damla gözyaşı döktü bu yola?

Getirmeden bu yolların sonunu
Kaç yolcu son durak yaptı hanını?
Kaç yolcu bu yolda verdi canını?
Ecel kaç yolcuyu çekti bu yola?

Ben bilmedim gitti, n’olur sen söyle
Bu yollar kararsız uzar mı böyle?
Yâr için ah çekip karşıki köyde
Hangi göz, kaç sene baktı bu yola?

Akar bir oluktan beş dağın karı
Demişler adına ‘hasret pınarı’
Şu mezarı gölgeleyen çınarı
Kimin için, kimler dikti bu yola?

Kaç âşık bu yolda zaman eritti?
Kaç yorgun hanında terin kuruttu?
Bu taşlı yol kaç çarığı çürüttü?
Kaç topuğun kanı aktı bu yola?

Yollar kıvrım kıvrım, dağlar sıralı
Düşünürüm, yollar beni yoralı.
Kaç ceylan iniyor böğrü yaralı,
Her gecenin seher vakti bu yola?

(Dosta Doğru)

Abdurrahim Karakoç


Tamam mı?

Unutma, tez geçer zulmün ezası
Sabretmeyi bileceksin; tamam mı?
Yiğide ar değil bahtın kazası
Hakk’a teslim olacaksın; tamam mı?

Geri dönmek yoktur güneş doğmadan
Rahmet nuru karanlığı boğmadan
Hakikat yolunda boyun eğmeden
Gerekirse öleceksin; tamam mı?

Yenilir mi inanmışın imanı?
Böyle bir gerçeğin olmaz gümanı.
İnşallah başlarsa hesap zamanı
Haklarından geleceksin; tamam mı?

Yolumuz her zaman Allah yoludur
Bu yoldaki ölüm oğul balıdır
Hak, haklının en mukaddes malıdır
Vermezlerse alacaksın; tamam mı?

Çevirmez âhını Allah öksüzün
Pek basittir devrilmesi köksüzün
Her kim olsa haksızlığı haksızın
Suratına çalacaksın; tamam mı?

Uyuşukluk şifa bulmaz illettir
Korkaklık en adi en pis zillettir
Adalet ne güzel ne hoş nimettir
Hep doğruyu bulacaksın; tamam mı?

Yalana hayır de gerçeğe evet…
Mücadele şarttır, kalsan da tek fert
Bir de ötesi var buranın elbet
Nasıl olsa güleceksin; tamam mı?

(Vur Emri)

Abdurrahim Karakoç

Uyan Türkiye! .

Bu bir cinnet krizi, gerçekler yolunuyor
Gönül parkımızdaki çiçekler yolunuyor
Kuzular yolunuyor, ördekler yolunuyor
Kazlar tüyünü döktü, uyan artık Türkiye! .
Iğdır’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

Üç siyasi tecavüz üç ortağın niyeti
Yapılan her yanlışta millet öder diyeti
Koru hukukumuzu, koru cumhuriyeti
Şerefimiz diz çöktü, uyan artık Türkiye! .
Rize’de şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

Namaslu can derdinde, soyguncu mavi turda
Sosyete pazarında bütün eller uçkurda
Yabancı müfettişler ne halt ediyor burda? .
Yeter, uyanma vakti, uyan artık Türkiye! .
Ağrı’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

Kimse senin adına borç alıp ruh satmasın
İşsiz, bunalmış gençler aklını oynatmasın
Çifte pasaportlular memleketi satmasın
Her zillet seni yaktı, uyan artık Türkiye! .
Sinop’ta şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

Aldanma yalancının yalanına bir daha
Sarılma denenmişin yılanına bir daha
Yol verme haydutların talanına bir daha
Bayrağın boyun büktü, uyan artık Türkiye! .
İzmit’te şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

Dünümüz yağmalandı, yarınlar ipotekli
Sevip büyüttüğümüz torunlar ipotekli
Elif’ler, Alparslan’lar, Harun’lar ipotekli
Kokla bak tuzlar koktu, uyan artık Türkiye! .
Muğla’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

Avrupa sevdalısı âşıktan hayır gelmez
Ayının elindeki kaşıktan hayır gelmez
Teslim tünelindeki ışıktan hayır gelmez
Uyurken yılan soktu, uyan artık Türkiye! .
Mersin’de şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

Kartel medya narkozu uyuşturmasın sizi
Hoyrat örselemesin, buruşturmasın sizi
Sistem birbirinizle vuruşturmasın sizi
Gök gürler-şimşek çaktı, uyan artık Türkiye! .
Hatay’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

Sütü bozuk olmayan çok sever milletini
Hiç emdirmez kanını ve yedirmez etini
Kaybetmez inancını, çiğnetmez iffetini
Uykun pek fazla çekti, uyan artık Türkiye! .
Urfa’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

Utansın paramızı pul yapan büyükbaşlar
Kesmesin yolumuzu küp başlar, kayık başlar
Bu sözlerim sizedir hür başlar, ayık başlar
Ahlar semaya çıktı, uyan artık Türkiye! .
Sivas’ta şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

Doktor bizden olmalı, ilaç bizden olmalı
Başımıza giyecek her taç bizden olmalı
Ufuk bizden olmalı, miraç bizden olmalı
Dağlara sisler çöktü, uyan artık Türkiye! .
Konya’da şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

Gel ki görkemli birlik birlikte gerçekleşsin
Gel ki Anadolu’da huzur rüzgârı essin
Gel ki leş kargaları korksun, sesini kessin
Mazlum canından bıktı, uyan artık Türkiye! .
Her yerde şafak söktü, uyan artık Türkiye! .

01/06/2002
(Parmak İzi)

Abdurrahim Karakoç


Hayal ve Gerçek(ay ışığı pencerenden girende)

Ay ışığı pencereden girende,
Senden yana hayâl kurmak ne güzel.
Ya bir otobüste, ya bir trende,
Gurbet ilden sana varmak ne güzel.

Aşkın mayasını senden alıp da,
Şekillendim sevda denen kalıpta.
Evinizin kapısını çalıp da,
İlk çıkandan seni sormak ne güzel.

Umudu yoksula bol verir Hudâ;
Bin tohuma can var bir damla suda.
Gerek uyanık ol, gerek uykuda,
Benden bakıp seni görmek ne güzel.

Kurumadan daha yolculuk teri,
”Gel” diye yanına çağırsan beni;
Bırakıp bir yana gamı, kederi,
Doya doya seni sarmak ne güzel.

Aşk deyince anlattığı her şeydir;
Öldürdükçe tadı gelen bir şeydir..
Azraile can vermesi zor şeydir;
Sen istersen sana vermek ne güzel.

(Dosta Doğru)

Abdurrahim Karakoç

Karabağ’a Mektup

Bahtına ağlayan Azeri kızı
Sen Karabağ dersin, ben karayazı
Boşlukta çırpınır Türk’ün avazı
Sanma ki dertlerin azı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

‘Gel gardaş’ diyorsun gelecek yol yok
Şehitler kabrine koyacak gül yok
Çilesiz saat yok, kavgasız yıl yok
Kurşunlar sizdedir, sızı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Türkmen’e mi, Kırgız’a mı yanmadım
Tatar’a mı, Çerkez’e mi yanmadım
İmdat diyen bir söze mi yanmadım
Uygur’un,Özbek’in gözü bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Müslüman, Türk olmak suçumuz bizim
Öfkeyle doludur içimiz bizim
Bir günde ağarır saçımız bizim
Yüz iki belanın yüzü bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir

Kendimizden koptu kendi bağrımız
Zulüm girdabında yandı bağrımız
Hedef tahtasına döndü bağrımız
Alevler sizdeyse közü bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Komünizm sağırdı, demokrasi kör
Batıdan beslenir her türlü terör
Haçlı mumyaları uyandı bak gör
Kaç asrın silinmez izi bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Birleşmiş milletler benzedi sirk’e
Sadistler musallat edildi şarka
İsrail Arap’a, Ermeni Türk’e
Kısmet bazı sizde, bazı bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Yeni bir oyun var burada şimdi
Üçüncü piyonda sırada şimdi
Mitterand, Bush, Yeltsin nerede şimdi
Katilin, kalleşin pozu bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Böyle geldi, böyle gitmez bu oyun
Zalimleri iflah etmez bu oyun
Umdukları gibi bitmez bu oyun
Mazlumun ekmeği, tuzu bizdedir
Sizdeki yaranın özü bizdedir.

Müslüman’ız, Türk’üz haktan yanayız
Adaletle süt emziren anayız
Aşk harcıyla vücut bulmuş binayız
Âti bizde saklı, mâzi bizdedir
Sevginin, şefkatin özü bizdedir.

22.03.1992
(Akıl Karaya Vurdu)

Abdurrahim Karakoç

Ey Can

Ben sabit şeyleri sevmem ey can
Sen
Eğer beni dinlersen
Çağlayan ırmak ol…
Ve gönül gönderine çekilmiş
Nazlı nazlı dalgalanan
Bayrak ol…

Ben karanlığı hiç sevmem ey can
Vaktin her saatinde
Her zaman
Ağaran şafak ol…
Güneş ışıklarıyla ürperen çiçek
Seher yeliyle ırgalanan
Yaprak ol…

Ben bulanıklığı sevmem ey can
Sen
Yayla pınarlarından akan
Sulardan berrak ol…
Göl olma, gölet olma, baraj olma
Kaynak ol…

Ben uykuları da sevmem ey can
Uykulardan uzak ol…
Kış günü karları yarıp çıkan
Beyaz bir gül
Mavi bir zambak ol…

Ben zaafları da sevmem ey can
Hakikatleri sarıp-sarmalayan
Zaaflardan ırak ol…
Geri dur geri dur ey can
Nefret sarayında sultan olmaktansa
İlim ocağında çırak ol…

Sana tavsiyemdir ey can
Zalimlerin boynunda süslü kravat olacağına
Var bir garip ölünün üstünde
Kefen ol,
Kimsesiz gelinlerin yüzünde
Duvak ol…

Yasaklı Rüyalar
4 Aralık 1998

Abdurrahim Karakoç