Menüler kısmından ayarlayınız.

Abdurrahim KARAKOÇ Şiirleri

Demedi Deme

Korkuyorum belki yarın geç olur
Geleceksen bir gün önce gel sene.
Yaralıya yol gözlemek güç olur
Geleceksen bir gün önce gelsene.

Kar yağar, çığ düşer yollar açılmaz.
Seller iner derelerden geçilmez
Senet yoktur ömre vade biçilmez
Geleceksen bir gün önce gel sene.

‘Can kuşu kafeste durmaz’ demişler
‘Kaçan kuş kafese girmez’ demişler
‘Son pişmanlık fayda vermez’ demişler
Geleceksen bir gün önce gel sene.

Abdurrahim Karakoç


Yol

Hayat kapısından tek tek
Her giriş ecele doğru.
Toprakta sürünür bebek
Her karış ecele doğru.

İster yürü, ister bekle
İster çıkart, ister ekle
Geç kaldım diye gam çekme
Her varış ecele doğru.

Ayaklar zemine değer
Analar yavrusun döğer
Kalpten damara kan yağar
Her vuruş ecele doğru.

Yürü, koş, uyu, otur, kalk
Yukarı bak, aşağı bak
Dört yana dönmeyi bırak
Her duruş ecele doğru.

Bir el yapar, bin el bozar
Gün alçalır, gölge uzar
Önü kundak, sonu mezar
Her yarış ecele doğru.

(Suları Islatamadım)

Abdurrahim Karakoç

Bulduktan Sonra Arama

Omuzumda sevda yükü
Yollarda Seni aradım.
Beste beste, türkü türkü
Tellerde Seni aradım.

Girdim yeşilden sarıya
Sordum ölüye, diriye
Çiçeği verdim arıya
Ballarda Seni aradım.

Aşk yalımı girdi cana
Gönlüm döndü gülistana
Gece-gündüz yana yana
Küllerde Seni aradım.

Yorulup demedim, yeter
Hasretin gözümde tüter
Kerem’den, Mecnun’dan beter
Çöllerde Seni aradım.

Bahçem çiçek, bağım gazel
Birleşir ebetle, ezel
Ayırmadım çirkin, güzel
Kullarda Seni aradım.

Ulaşmak için rahmete
Katlandım bin bir zahmete
Karışıp söze, sohbete
Dillerde Seni aradım.

(Suları Islatamadım)

Abdurrahim Karakoç

Gönlümdeki Gurbet

Dost ülkeler duman duman önümde
Dağların alnında gurbet yazılı.
Göv göcekler firez oldu gönlümde
Çamların dalında gurbet yazılı.

Ilgıt ılgıt yeller eser ovadan
Kuşlar hep tedirgin kalkar yuvadan
Özümüz gövünür yanık havadan
Sazların telinde gurbet yazılı.

Gene yanar oldu bağrımın başı
Nasıl söner bu sevginin ateşi?
Oğuzlar soyunun savaş yoldaşı
Atların nalında gurbet yazılı.

Bin canım olsa da yurt için versem
Ufka nakış nakış kanımı sersem
Kalk gardaş sılaya gidelim desem
ÖTÜKEN yolunda gurbet yazılı.

Dosta Doğru

Abdurrahim Karakoç

Balaban’ım

Bekir Balaban kardeşime..

Geldi gönderdiğin şiirden mektup
Arada bir böyle yaz Balaban’ım.
Zaman siciminin ucundan tutup
Bazen bağla, bazen çöz Balaban’ım.

Fikir gölü derinleşir girdikçe
Dostluk gülü gümrah açar derdikçe
Sıhhat, zaman, mekân, imkân verdikçe
Cevapsız bırakmam, söz Balaban’ım.

Ahval-i âleme kafayı takma
Allah Kerim, sabrı elden bırakma
İlmi düstur eyle, imanı sakla
Gayrisi, savrulan toz Balaban’ım.

Huzur içte gerek, kabukta değil
Vuslat acelede, çabukta değil
Akılsa baştadır, topukta değil
Çile, yemekteki tuz Balaban’ım.

Ahlâkı, töreyi kenara atan
Dine ‘Afyon’ diyen, vatanı satan
Müslüman olamaz, Türk değil zaten
Dayanmaz görmeye göz Balaban’ım.

Demişler ya ‘Kuvvet birlikten doğar’
Kar, yağmur, zamanı gelince yağar
Nasihatım o ki, dinlersen eğer
İşaret ‘ben’ değil, ‘biz’ Balaban’ım.

Çevremizi saran türlü ihanet
Gün geçtikçe görünüyor daha net
Başlangıçta bilmek değil kehanet
Bağrımıza girmiş köz Balaban’ım.

Zaman geldi esir olduk maddeye
Zaman geldi hasır olduk caddeye
Zaman geldi küsur olduk şeddeye
Daha bunlar bize az Balaban’ım.

Üzülmedim, memnun oldum, bilesin
Her murada nail olup, gülesin
Cevabım bitiyor hoşça kalasın
Aklımdan geçeni sez Balaban’ım.

Dört yanımı gurbet yazmış kaderim
Dosttan mektup gelir, biter kederim
Gözlerinden öper, selâm ederim
Aydınlık günlerde gez Balaban’ım.

Suları Islatamadım

Abdurrahim Karakoç


Doğmadan Önce

Sormuşlar “ezelde aşk var mı? ” diye
Ben kalpten vuruldum doğmadan önce.
İster azap deyin ister hediye
Meçhule sürüldüm doğmadan önce.

Yılmadan ben bana beni anlattım
Günahı tövbeyle yıkayıp attım
Ebed kapısında ölümü tatdım
Kefene sarıldım doğmadan önce.

Gönlüme sevdanın güneşi doğdu
Şüphe iklimimi ışığa boğdu
İlk yağmurum Kâlûbelâ’da yağdı
Bulandım duruldum doğmadan önce.

Sevdim, sevgiliye giden yol uzun
Şerbetini içtim ateşin, buzun
Bazen girdabına düştüm sonsuzun
Çok öldüm-dirildim doğmadan önce.

Duydum ki var varmış, yok yokmuş güya
Gerçeği alt etti gördüğüm rüya
Kendi kopyam imiş meğer şu dünya
Düşündüm, yoruldum doğmadan önce.

Ezelde, ebedde aşkı gördüm ben
Mezarda, mabette aşkı gördüm ben
Gazapta, rahmette aşkı gördüm ben
Aşk ile karıldım doğmadan önce.

Yasaklı Rüyalar(sh.100)

Abdurrahim Karakoç

Taksim

Bana Mevlana’yı, Yunus’u verin
Mecnun’u, Leyla’yı size bıraktım.
Kırk yıldır susuzum, bir tas su verin
Irmağı, deryayı size bıraktım.

Talipli değilim şöhrete, şana
Makamı, rütbeyi yük etmem cana
Dostluk, sevgi, şefkat yetişir bana
Dövüşü, kavgayı size bıraktım.

Zaman yoktur ekip, biçip, sürmeme
Ham topraktan haram mahsul dermeme
Bir tek gönül kâfi gelir girmeme
Konağı, sarayı size bıraktım.

Çokta değil, hakta buldum huzuru
İstediğim alın teri, göz nuru
Benliği, kibiri, iğrenç gururu
Faizi, bankayı size bıraktım.

Hiçbiriniz telaş etmesin boşa
Doyacak gözünüz toprağa, taşa…
Beni inancımla koyun baş başa…
Topyekûn dünyayı size bıraktım.

(Suları Islatamadım)

Abdurrahim Karakoç


Bırakın Kalsın

‘Çok’ta kederlenir, ‘az’da gülerim
Ustura ağzında düşüncelerim..
Deliliktir belki.. bırakın kalsın.

Doğan her bebeğin hakkı var bende
Öğütülen benim her değirmende
Ne sonu, ne ilki…bırakın kalsın.

Sevdam büyüdükçe dünyam dar olur
Zamandan çıktığım zamanlar olur
Ve öyle güzel ki.. bırakın kalsın.

Saatler ya geri, ya hep ileri
Kıran yok hileli terazileri
Umutlar ırakta.. bırakın kalsın.

On bin’lerle sohbet on bin nafile
Dönmüyor toprağa giren kafile
Öfkeler yürekte.. bırakın kalsın

Ne yarım tam yarım, ne bütün tamam
Yolcular anlamaz, ben anlatamam
Tren son durakta.. bırakın kalsın.

Gelir beni yakar suya düşer kor
Düşünen baş çekmek, dert çekmekten zor
Kutsaldır bu yara.. bırakın kalsın.

Dursun ayazına uyandığın kış
Dursun ki şevk ile sürsün bu yarış
Lüzum yok bahara.. bırakın kalsın.

Yıkılır, yırtılır her kalın perde
Hesaba çekilir dünya mahşerde
Yazın şu duvara.. bırakın kalsın.

Abdurrahim Karakoç

Bitmez Bir Garip Hikaye

Otuz yaz, otuz kış aynı durakta
Bekle babam bekle can mı dayanır.
Kara yalanları beyaz kundakta
Sakla babam sakla can mı dayanır.

Her yanımız gurbet…hani ya sıla
Ömür bitmez çile, ölüm fasıla
Günleri aylara, ayları yıla
Ekle babam ekle can mı dayanır.

Çare say,çanak tut çağ zilletine
Sarmaz mı umutlar sarpa, çetine
Katır tırnağını gül niyetine
Kokla babam kokla can mı dayanır.

Nimetler kurnaza, Ülkü mazluma
Cehennem ettiler mülkü mazluma
Aldatıp, her çeşit mülkü mazluma
Yükle babam yükle can mı dayanır.

Bedavacı çomak soksun dâvâna
Arı çıksın, sinek girsin kovana
Giden kussun, gelen kussun divana
Pakla babam pakla can mı dayanır.

(Akıl Karaya Vurdu)

Abdurrahim Karakoç

Geleceğim

Yıllar yirmi olsa da, otuz olsa da
Yollar kar, çamur olsa da, buz olsa da
Bedenim yorgun, aç ve susuz olsa da
Bir gün yalın ayak, terli gömlekle
– Gelirim, beni bekle

Belki yakında olur, belki de uzak
Sırtımda hatıralar, saçlarımda ak
Gün, tarih bilemiyorum amma, muhakkak
Bitmeyen bir azim, sabır ve emekle
– Gelirim, beni bekle

Unutmam mümkün değil, unutur sanma
‘Gelmez’ diyen olursa sakın inanma
Umutlarını kaybetme ha zamanla
Geç kaldı diyerek gam çekme
– Gelirim, beni bekle

Sıcak bir yaz akşamında olabilir
Sarı bir güz akşamında olabilir
Kışın beyaz akşamında olabilir
Ellerimde bir top mavi çiçekle
– Gelirim, beni bekle

Cümle köprüleri sel alsa da tek, tek
Söz vermişim bir kere engel ne demek
Başı karlı, kara dağlardan geçerek
Azığım bir tas su, bir dürüm ekmekle
– Gelirim, beni bekle

Vermese de kaybolan gençliğimizi
Ayıran bir gün kavuşturacak bizi
Ve içimde sevgilerin en temizi
Seninle dolu, arı-duru bir yürekle
– Gelirim, beni bekle.

(Dosta Doğru)

Abdurrahim Karakoç


Fetva

Türküler var başı belden aşağı
Çalmayan radyonun pili cennetlik.
Kâfir meyve inmez daldan aşağı
Yoksulun yaktığı çalı cennetlik.

Boşunadır dünyamıza geldiği
Aha yaşadığı, aha öldüğü…
Korkak müslümanın namaz kıldığı
Camiyi taşlayan deli cennetlik.

Kara günde çözülmesin kuşağın
Kara toprak olsun uyku döşeğin
Cihadda yük çeken uyuz eşeğin
Semeri cennetlik, çulu cennetlik.

Tez vururlar harpte önde gideni
Kaçanlar kurtarır canı, bedeni.
Şimdilik kördüğüm kalsın nedeni
Diri b… yedi, ölü cennetlik.

‘Bana ne’yi akıllılık sananın
Başı var da, beyni yoktur; İnanın!
Beş-on sene cehennemde yananın
Dumanı cennetlik, külü cennetlik.

‘Karışma boşver’i eylemiş sanat
‘Dava gereksiz’ der, ‘herşey menfaat’
Böyle bir babayı vurursa evlat,
Tüfeği cennetlik, eli cennetlik.

Sevabı, günahı ayırmış Rabb’im
Ölçüdür gözlerim, tartıdır aklım
Yalana riyaya, dayanmaz sabrım
Haksıza sövenin dili cennetlik.

(Vur Emri)

Abdurrahim Karakoç

Zayıfım Sanma

Ya Allah,deyince yedi zinciri
Kıracak güçtesin, zayıfım sanma.
Fikir koşusunda çok dingişleri
Yoracak güçtesin, zayıfım sanma.

İlmi azık eyle,sabırı silâh;
Gittiğin Hak yoldur,yardımcın Allah;
Kırk geceden sonra kırk milyon sabah
Görecek güçtesin, zayıfım sanma.

Sevda kelep kelep, kin deste deste;
Eller tetikdedir, kulaklar seste;
En uzak menzile iki nefeste
Varacak güçtesin, zayıfım sanma.

Günahkar ne orman, ne balta, ne sap;
Akıl yor.. müşkülü halletmez âsap;
Mazlumlar adına zalimden hesap
Soracak güçtesin, zayıfım sanma.

Kötülük beklenmez yiğitten, mertten
Milletim sizinle kurtulur dertten;
Haini, zalimi mübarek yurttan
Sürecek güçtesin, zayıfım sanma.

Vaktiken çadır kuraşk diyarına;
Her şeyin sahibi sensin yarına;
Yumruğu TÜRKLÜĞÜN düşmanlarına
Vuracak güçtesin, zayıfım sanma.

(Kan Yazısı)

İkinin Biri(sultanım)

Can özümden besmeleyi çekende
Dil yanmazsa ben yanarım sultanım.
Hak uğruna bir sefere çıkanda
Yol yanmazsa ben yanarım sultanım.

Arzuhâlim ulaşırsa divana
Korkarım ki taban değer tavana
Çiçeğimden zerre girse kovana
Bal yanmazsa ben yanarım sultanım.

Göz utanır gönül dostu görünce
Can tutuşur candan selâm verince
Bülbül olup bir bahçeye girince
Gül yanmazsa ben yanarım sultanım.

Aşıklık içimde doğduğu zaman
Taş yanar gözyaşım yağdığı zaman
Mızrabım sazıma değdiği zaman
Tel yanmazsa ben yanarım sultanım.

Üzülmedim erkenine geçine
Akıl yordum herşeyine, hiçine
Söküp yüreğimi atsam içine
Göl yanmazsa ben yanarım sultanım.

Alev alev ruhta, canda bu ateş
Bakmakla görülmez bende bu ateş
Bırakılsa hangi günde bu ateş
Yıl yanmazsa ben yanarım sultanım.

Dosta mektup yazma vakti gelirse
Yazar, postalarım kısmet olursa
Mektubumun mahiyetin bilirse
Pul yanmazsa ben yanarım sultanım.

(Dosta Doğru)

Abdurrahim Karakoç

Bir Yağmur Bekliyorum

Bir yağmur bekliyorum, kuruyanı ıslatsın
Bir yağmur bekliyorum, tohumlara can katsın
Bir yağmur bekliyorum, silsin kirlerimizi
Bir yağmur bekliyorum, bizi bize anlatsın.

30 Ocak 2005/Vakit

Abdurrahim Karakoç