?? Anadolu Şairleri-Şiir Hayttır

ŞİİR HAYATTIR



Bereket
Aşk dedin, bağrıma soktun bıçağı Akan kanım göl olmadan tükenmez Sevda kokan bu yaranın çiçeği Petek petek bal olmadan tükenmez Hasret nedir? Yarına sor, düne sor İnanmazsan dönder-aktar gene sor Sensiz geçen geceleri bana sor Saatleri yıl olmadan tükenmez Görsem derim biçimini, rengini Kötü talih yüksek yapar engini İçimdeki bu sevginin yangını Kemiklerim kül olmadan tükenmez A. KARAKOÇ Beklemek Beklemek… Sarıcadüzü’nde bir yığın toprak Sulanır her sabah göz yaşlarımla Mihriban, Mihriban uyan da bir bak! Hasret düğüm düğüm ak saçlarımda Ardıçlı ağaçlarda gene ay doğar… Akasya gölgeleri delik – deşik… Bir pınar ağlar sabahtan akşama dek Yapraklar sallanır, ışıklar söner Büyüdükçe büyür içimde bir dert BEKLEMEK… A. KARAKOÇ Ben Ben.. Ben: Karlı dağların deli rüzgârı.. Ben: Tozlu yolların demirbaşıyım. Ben: suyu kurumuş sevgi pınarı… Ben: Toprak bekçisi, mezar taşıyım. Ben: Hep yıllar yılı kanayan çıban… Ben: Fikir sürüsün yitiren çoban. Ben: Hayâl peşinde çarıksız taban… Ben: gurbet ağzında bulgur aşıyım. Ben: çürük bir gemi aşk denizinde.. Ben: Yağmur damlası dostun izinde. Ben: Yanıp kül oldum aşkın közünde… Ben: Kara sevdanın dert yoldaşıyım. Ben: Koyu düşmanım yersiz gülüşe Ben: Düşüvermişim bitmez bir düşe Ben: Bıldır ağlarım bu yıl ölmüşe… Ben: Bensiz duygunun ilk savaşıyım. Ben: Gönlü aklına uymayan deli.. Ben: Az düşünceden doymayan deli. Ben: Beni ben diye saymayan deli… Bırakın, ben benden uzaklaşayım. A. KARAKOÇ Beni De Çağır Çileyi koklayıp gül niyetine, Zindana girersen beni de çağır. Sabrı, kanaatı bal niyetine Ekmeğe dürersen beni de çağır. Bazen iki dünya sığar içime, Bazen iki güneş doğar içime. Bazen gam yağmuru yağar içime Sen beni ararsan, beni de çağır. Dostların var ise divanelerden, Göz yaşın aktıysa minarelerden. Binlerce senelik viranelerden Birşeyler sorarsan, beni de çağır Ezelin ezelden öncesi vardı, Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı. Zaman yumağına bizi kim sardı? Aklını yorarsan beni de çağır. Dışarda göz yanar, içerde yürek, Taahhüt ehline tahammül gerek. Mazlum yarasına merhem diyerek Göz yaşı sürersen beni de çağır. A. KARAKOÇ

Beşinci Mevsim Düştü can evime dördüncü cemre Dünyayı üçüncü gözümle gördüm. Dörtyüz seksenbeş gün çekti bir sene Onaltıncı aya takvimsiz girdim. Aynalara baktım korku gösterdi Saatler her sabah kırkı gösterdi Namlular, nişanlar Türk’ü gösterdi Hayatım boyunca hedefte durdum. Gül sundum yediler, koklamadılar Armağan can verdim saklamadılar Gittim… gelir diye beklemediler Kaybolan gölgemi yollara sordum. Getirdim yanıma ay’ı bir karış Ölçtüm ki dağların boyu bir karış Şehiri bir adım, köyü bir karış Damlada denizdir en küçük derdim. Savurdum, eledim, seçtim zamanı Yaprak, yaprak tel tel açtım zamanı Haftada üç asır geçtim zamanı Nerye gittimse zamansız vardım. Yırtıldı ruhlara çizdiğim resim Yazık, kuklalara sığmadı sesim Yaşadığım şimdi beşinci mevsim Çağın çilesini sırtıma sardım A. KARAKOÇ

Bir Güzel Ülkü Yüreklerde kök bağlayıp yaşayan Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Ezelden ebede müjde taşıyan Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Yesi’deki kutsal aşkın mayası Malazgirt’te Alparslan’ın rüyası Söğütteki has kilimin boyası Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Yunuslayın ‘Et-kemiğe bürünen’ Selim ruhta Yavuz serdar görünen Şems misali cümle kirden arınan Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Bedenlerde Koç Köroğlu yüreği Debreştikçe yakın eyler ırağı İman kalesinin bayrak direği Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Riya duygusuyla dolup taşmamış İlimden, irfandan uzaklaşmamış Benlik çamuruna ayak basmamış Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Dedem Korkut töresiyle töreli Edep, ahlâk, sevgi, saygı sıralı Kırk yıl önce.. aklım erdi ereli Bir güzel ülküdür günül verdiğim. Her kapıda bir hesaba girmeyen İnancından zerre taviz vermeyen Dost alnına kara leke sürmeyen Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Mazlumun yoldaşı, zalimin hasmı Kendine put yapmaz heykeli, resmi Hak’tır, adalettir, rahmettir ismi Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Bu ülkü candadır, sokakta yatmaz Güneştir.. bir doğdu, bir daha batmaz Menfaat uğruna kimseyi satmaz Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Şiddeti, kavgası, kanı olmayan İçinde öfkesi, kini olmayan Sonsuza uzanan, sonu olmayan Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Bedir’den Bizans’a akıp gelen o Küfür setlerini yıkıp gelen o İlâhî kaynaktan çıkıp gelen o Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Sinan’da estetik, Itrî’de ahenk Sebillerde hayat, kubbelerde renk Mevlânâ’da ilim, Barbaros’ta cenk Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Nizâm-ı Âlem’dir Hak’kın sözü bu Söylediğim cümle sözün özü bu Tek damlada umman eyler bizi bu Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Ülkü demek makam, mevki, taç değil, Ülkü demek totem, sembol, haç değil Kul icadı kof ilkeler hiç değil, Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Taze filiz vermiş Edebali’yle Çiçeklenmiş Hacı Bayram Veli’yle Ulubatlı Hasan’daki hâliyle Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Şehitlerin kanlarıyla ıslanan Destan olup mavera’dan seslenen Atıf’larla Said’lerle beslenen Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Türk’e ihsan olmuş “Kavm-i Necip”lik Boş hayâldir bu şerefe rakiplik Hayatlar gergeftir, ameller iplik Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. Ne yazdımsa inanç, ahlâk, örf ile Postaladım gönül denen zarf ile Anlatılmaz yirmi dokuz harf ile, Bir güzel ülküdür gönül verdiğim. A. KARAKOÇ