İstanbul….
Sevgisi içimde yaşayıp duran
Nazlı güzellerin şirin İstanbul
Hayali kafamda hükümdar süren
Görmez gözlerime görün İstanbul
Ortasında deniz kenarlar kara
Bu dünyada cennet olmuş kullara
Mehtapta sandallar ne hoş manzara
Sahildir yayladır yerin İstanbul
Gemilerin gelir peşi peşine
Şöhretin yayılmış hudut dışına
Ayrı bir güzellik başlı başına
Sevgi muhabbetin derin İstanbul
Fatih Mehmet Sultan temeli kurdu
Ondan sonra oldu Türklerin yurdu
Edirne’den gelen o büyük ordu
Ayyıldız bayrak nurun İstanbul
Denizler kilidi boğazların var
Dünyaya haykıran avazların var
Yılmaz Türk Ordusu şahbazların var
Ferah tut gönlünün serin İstanbul
Dünya güzelliği sendedir mevcut
Hususi özenmiş yaratmış Mabut
Herkesin gönlünde vardır bir maksut
Halis Türk maksadın varın İstanbul
Edipler şairler yetişmiş sende
Ehl-i aşklar yanmış tutuşmuş sende
Bir aciz kimseyim Veysel’im ben de
Seversen olayım yarin İstanbul
İşde Hiyle Sözde Yalan Olmasa
İnsanoğlu doğru yoldan şaşmazdı
İşde hiyle, sözde yalan olmasa
Türlü türlü felakete düşmezdi
İşde hiyle, sözde yalan olmasa
İstemezdi alış verişte senet
Kafalara yerleşmezdi ihanet
Ne zina olurdu ne çapkın evlat
İşde hiyle, sözde yalan olmasa
Ne bir yetim hakkı ne de bir rüşvet
Yanmazdı gönüller olurdu hep şad
Derdim anlatırken denmezdi kapat
İşde hiyle, sözde yalan olmasa
Bu güzel sohbette olmazdı fıs fıs
Çirkin ise meyyal olmazdı nefis
Ne cinayet ne hırsız ne hapis
İşde hiyle, sözde yalan olmasa
Ortadan kalkardı günah musibet
Aşıklar olurdu hak ve hakikat
Herkes için açık olurdu cennet
İşde hiyle, sözde yalan olmasa
Tamuda olmazdı kullara ceza
Olsa temiz ahlak ve husni-i rıza
Hiç şüphe girmezdi gönüle göze
İşde hiyle, sözde yalan olmasa
Yalancılar belki kızar bu işe
Yalan ayaktadır çıkamaz basa
Kemlik düşünür mü kardeş kardeşe
İşde hiyle, sözde yalan olmasa
VEYSEL bu yollarda sarfeder nefes
Herkesin elinde gezer bir kafes
Binbir türlü derdi çeker mi herkez
İşde hile, sözde yalan olmasa
Yurt Ürünleri
Bu dünyanın meyvesini
Yesem amma yesem amma
Arasam bulsam hasını
Yesem amma yesem amma
Amasya’nın elmasını
Zile pekmez çalmasını
Sivas’ın da kıymasını
Yesem amma yesem amma
Gezsem Tokat’ın bağını
Emleğ’in taze yağını
Erzurum’un kaymağını
Yesem amma yesem amma
Konya’nın güzel buğdası
Sivas’ta Çorum’da hası
Ayıntab’ın çiğ köftesi
Yesem amma yesem amma
Güzel olur Türkmen kızı
Yanakları kıpkırmızı
Diyarbakır’ın karpuzu
Yesem amma yesem amma
Mersin Dörtyol portakalı
Maraş’tan da pirinç gelir
Malatya’da dut zerdali
Yesem amma yesem amma
Ah İzmir’in kuş üzümü
Pek severim boğazımı
Kazova’nın yaş üzümü
Yesem amma yesem amma
Kastamonu’nun kendiri
Bursa’nın ipek mendili
Edirne’nin boş pendiri
Yesem amma yesem amma
İstanbul Ankara ayar
Her ne dersen bunlarda var
Şarap pirzolayı sever
Yesem amma yesem amma
Samsun ve Bafra tütünü
Alsam Urfa’nın atını
Avlarda keklik etini
Yesem amma yesem amma
Adana’da biter pamuk
Geze geze hep usandık
Trabzon’da çoktur fındık
Yesem amma yesem amma
Uğradım Muş’a Van’a
Gümüş takım lüzum buna
Sade yağdan bir kaygana
Yesem amma yesem amma
Gahi uslu gahi deli
Çirkinleri neylemeli
Bulsam bir Gürcü güzeli
Sarsam amma sarsam amma
Veysel niden sözü savı
Yedin içten aldı tavı
Gönlünden hayal pilavı
Yedim amma yedim amma.
AŞIK VEYSEL ŞATIROĞLU