1908-1970. Bayburt’un Ahpunus köyünde doğdu. Asıl adı Hacı Taştan’dır. Doğumuna ilişkin bir başka tarih ise 1906 olarak aktarılmaktadır araştırmacılar tarafından. Doğduğu köy 1961 yılına dek İspir’e bağlı olduğundan hem İspirli Hicrani hem de Bayburtlu Hicrani olarak bilinir.
18 yaşında iken, aşık olduğu komşusunun kızıyla evlendi. Sesinin güzelliğiyle yakın çevresinde tanınmaya başlayan Hicrani, 1938 yılında Bayburt’ta düzenlenen aşıklar şenliğine katıldı. Burada dönemim birçok ünlü aşığıyla tanıştı. Özellikle Bardızlı Nihani ile karşılaşmasından sonra çevrede iyice ünlendi.
Yaşamının son döneminde yakalandığı astım hastalığından sonra şiirlerini kendisi seslendiremez duruma gelen Hicrani, bu hastalıktan dolayı birçok yerde tedavi gördüyse de pek yararı olmadı.
Hecenin yanında aruz ölçüsünü de kullanan Aşık Hicrani, şiirlerinde çeşitli konuları işledi.
Aşık Hicrani’nin şiirlerinin bir bölümü, İlhan Yardımcı tarafından »Büyük Halk Şairi Bayburtlu Hicrani« (1968) adıyla yayımlandı.
Ayrıca Ardanuçlu Hicrani ve asıl adı Mehmet Kasım Ülker olan Sosgertli Hicrani (1899-1978) adlı aşıklar bulunmaktadır.
Ahbunus´un rızkı gelür soğandan Baksi´nin derdi çöktü her yandan Gındıs fasulyeye sığındı candan Yirmi lira merkep yükü çağırır. Arnas´ın dışarda çoktur gezeni Karakoç yeniden aldı düzeni Müezzin kameti İmam ezanı Okurken payına türkü çağırır Yüzünden def olmaz HINDIS´ın kiri BAYINDIR buğdayı koymuştur geri KOSKOR´u sorarsaz çavdarın yeri Yedikçe ensesi cengi çağırır. DECEKREK yoksulun derisin soyar GINDEHREK Mezhepsiz her dine uyar HONTUS arpa ekmeği yumurta boyar El vurdukça çörek bengi çağırır KIZKASOR´dur ağalığın yatağı CİLANSOR´u sorma dana bacağı MEZEKREK´tir humarcının ocağı Herkes birbirine dere beyi çağırır.
BADİRGES´te çoktur ekmeksiz oda KIPANS´lı gözler ki cabadan yuta Kılıçkılı bulsa bir urup buğda Arar değirmeni dingi çağırır. ŞİHMOSLU olmuştur haşıl delisi Boş boraya benzer VARZES´in süsü EŞKENS zerdaliden alınca besi Var mı bize kafa dengi çağırır. NÖRGAH´lı büşürür mısırdan hedik Aşma katmıştılar rast gelip yedük Köylerin külhanı KİLES´tır dedük Giden garip Pez....gi çağırır DİŞANS´lı pişirir şalgam çorbası DIŞASOR´un elden düşmez torbası KARSOR´lu bindiği merkep sıpası Köhlan ata karşı cengi çağırır. SEMEHREĞİ bilmem MITES nişan ot Aşağı geçince ehmeği unut Hicrâni´yem Hâkka bağladım umut Ben değilem aşk ahengi çağırır.
Bozar havalar bozar,
Güz gelir dağlar bozar,
Feleğin adetidir,
Nice yuvalar bozar.
Beni ağlatan o yar,
Ağlatmak sana uyar,
Gönlümde mihrabı var,
Gün gelir yapan bozar.
Topla lal-u mercanı,
Çileden kurtar canı,
Nazik tenin Hicrani,
Çürütür toprak bozar.
BOYUNA
Yan boyuna, boyuna,
Uyan dayan, boyuna.
Gemi kaburga vermiş,
İskele yan boyuna.
Senin şirin bakışın,
Kirpik elvan nakışın,
Gece gün yazın kışın,
Ateşe yan boyuna.
Dilber senin yaşların,
Katle ferman kaşların,
Dökmüş sırma saçların,
Omuzdan yan boyuna.
Ben yari gördüm üryan,
Uyan gözlerim uyan.
Gece gelende rüyan,
Yatma uyan boyuna.
Hicrani sönmez narım,
Benim gizli sırlarım,
Gönlümde nazlı yarim,
Sizde ayan boyuna.
Bayburtlu Hicrani
Bülbül öter seher vakti gül için
Gül seherde açmış duymadım eyvah
Bir bağ bezettirdim gül sümbül için
Gülün vakti geçmiş duymadım eyvah
Dedim bağban bu bağların barı var
Dedi bülbüllerin ah u zarı var
Dedim ki dağların taze karı var
Dedi ki kar düşmüş duymadım eyvah
Dedim bağban bülbül güle ağlaştı
Dedi güneş buhar burcundan aştı
Dedim yaz mı gitti güz mü yanaştı
Güze gazel düşmüş duymadım eyvah
Dedim dilber güzellendin yüceldin
Dedi ki bir deste gönlümü çaldın
Dedim devrin dönmüş ne tez kocaldın
Dedi ömrüm geçmiş duymadım eyvah
Dedim işte geldi vakit Hicrani
Dedi geçti menekşenin harmanı
Dedim hani bu bağların bağbanı
Dedi bağban göçmüş duymadım eyvah
Bayburtlu Hicrani
Teze Reyhan kimi gohar
Gözleri cennete bahar
Çoh hünerler yapar yıhar
Fend-i Fırat’a bir bahın
Elif zülfü al bağlanmış
Kirpiklerine sahlanmış
Allah diyerek çağlamış
Ahan Fırat’a bir bahın
Han-ı zâtında var mâye
Benzer on beşinde âye
Geyd edilmişdir künyeye
Yıhan Fırat’a bir bahın
Bülbül kimi ganatlanmış
Guşanıbda köhlanlanmış
Gudretinden isbatlanmış
İsm-i Fırat’ta bir bahın
Bene derler metin yazam
Can mı dayanur du nazan
Annesi hurîden âzam
Ad-ı Fırat’a bir bahın
Bülbül kimi hub lisanı
Sanırsan cevher tükânı
Güzellik Yusuf u sânî
Resm-i Fırat’a bir bahın
Hicrânî’yem verdim metin
Mevlâ göstersin himmetin
Bülbülü sekiz cennetin
Yurd u Fırat’a bir bahın
Bayburtlu Hicrani
Gül bağında gül yüze,
Gül dolana gül yüze,
Geçen hafta doksandı,
Bugün çıkmış gül yüze.
Bülbül firaklı idi,
Goncada saklı idi,
Sevdası haklı idi,
Açıp çıkmış gül yüze.
Hicrani’nin olmazsın,
Sararmazsın solmazsın,
Beni yanan almazsın,
Sohunda bir gül yüze.
Bayburtlu Hicrani
Dinle Kaymakam Bey, kulak ver söze
Bütün vücudumun sıhhati kanun
Kanunsuz Milletin olmaz sururu
Memleket-Vatanın hayatı kanun.
Kanunu hoş gören ehtikatında
Zevk ile yaşıyor hep hayatında
Bu kadar Milleti çatı altında
İdare ediyor, Devleti kanun.
Kanun terazidür her şahsı tartar
Dağlar devürür, yerleri yırtar
Kimini öldürür, kimini satar
Bülmez pazudur, kuvveti kanun.
Aslımız Türk oğlu,kanımız duru
Kanun ile gelür gönlüm sururi
Vali Bey-Kaymakam,Nahye Müdürü
Beyler veriyor hizmet- i kanun.
Bayburt Halkevi’nde olduk cemiyet
Esaslıdır, kalkmaz bu “Edebiyat”
Hürdür,öz Vatanda yaşıyan Millet
HİCRANİ’ya verdi ruhsatı kanun.
Bayburtlu Hicrani
Çoruh coşkun Çoruh hırçın Çoruh şen,
Ark boyunca nabız gibi atıyor.
Bir tepede Aşık Zihni yer almıştır,
Bir tepede Şehit Osman yatıyor.
Bir sararmış beniz hali taşında,
Kalesi var göğe ağmak peşinde,
Kavakları yıldız öper düşünde,
Kargaları firak firak ötüyor.
Celali’de çilesini denemiş,
Hicrani’si sevgisizi kınamış,
Zaman saat kulesinde tünemiş,
Tezeklerde tütsü tütsü tütüyor.
Kavağının suna gibi boyu var,
Irmağında insan kapma huyu var,
Oyunu var, türküsü var, suyu var,
Gönülleri birbirine katıyor.
Dağ ardında kovalarken biz onu,
Çoruh bizi davet ettin en sonu,
Visal yeri “Cumhuriyet balkonu”,
Geç kalmışım çağıl çağıl çatıyor.
Taşı oyan su bana da işledi,
Köpük köpük yüreğimi dişledi,
Madem Çoruh konuşmaya başladı,
Aşık Ömer koşman burada bitiyor.
Bayburtlu Hicrani
Sendeki güzellik ey hüsn-ü şikar
Ne adem ne alem ne cihanda var
Hüsn-ü cilasında açılan buse
Ne Yakup ne Yusuf ne Ken’an’da var
Kaşların fermandır gözlerin hakim
Şems ile kameri eylemiş mahkum
Sendeki adalet sendeki hüküm
Ne Davut ne oğlu Süleyman’da var
Zulmet geceleri kılarsın ruşen
Cemalin görenler olur perişan
Sendeki dilberlik sendeki nişan
Ne huri ne melek ne gılmanda var
O vechin ülkerdir gözlerin mahe
Kuşanmış mızrağın ol Nur Allah’a
Sendeki menemşe sendeki rayha
Ne bahçe ne bağban ne reyhanda var
Kirpiklerin oktur tutmuş alemi
Kaşların yazılmış kudret kalemi
Ey Hüsn-ü Celal’im methin tamamı
Ne Tevrat ne Zabur ne Kur’an’da var
Bellidir
Na ehil olanda olmaz kemalet
Ehl-i kamil olan yüzden bellidir
Feterda sırrından bilmeyen hüccet
Dolanıp gezdiği izden bellidir
Benlik sarayında kendin kuranlar
Kibir döşeğinde çok oturanlar
Nefs-i hakim edip dava görenler
Tekellüm ettiği sözden bellidir
Hicrani’yem ben de oldum tarumar
Nereye varırsa haramdan umar
Şita zamanında açılmaz bahar
Baharın cilası yazdan bellidir
Eyvah
Bülbül öter seher vakti gül için
Gül seherde açmış duymadım eyvah
Bir bağ bezettirdim gül sümbül için
Gülün vakti geçmiş duymadım eyvah
Dedim bağban bu bağların barı var
Dedi bülbüllerin ah u zarı var
Dedim ki dağların taze karı var
Dedi ki kar düşmüş duymadım eyvah
Dedim bağban bülbül güle ağlaştı
Dedi güneş buhar burcundan aştı
Dedim yaz mı gitti güz mü yanaştı
Güze gazel düşmüş duymadım eyvah
Dedim dilber güzellendin yüceldin
Dedi ki bir deste gönlümü çaldın
Dedim devrin dönmüş ne tez kocaldın
Dedi ömrüm geçmiş duymadım eyvah
Dedim işte geldi vakit Hicrani
Dedi geçti menekşenin harmanı
Dedim hani bu bağların bağbanı
Dedi bağban göçmüş duymadım eyvah
Ne ilden şeydasın ey cem-i kudret,
Merhaba hoş geldin bu bağa bülbül.
Bahçe mi bakarsın yoksa ki bağban,
Konmak mı muradın yuvaya bülbül.
Dilin irem olmuş bir dilber gibi,
Kirpiklerin servi gül penah gibi,
Güneşin içinde olan şah gibi,
Ne kıyak dolarsın yaprağa bülbül.
Dilerim murada hem yetmelisin,
Lâle sümbül gibi yetişmelisin,
Her daim huzurda ötüşmelisin,
İnanmam gözümden irağa bülbül.
Sana kurban olan HİCRAN gededir,
İkrarımız ezel “kalu bela”dır,
Gönlüm muhabbettir dilim burmadır,
Akar bu zemzemin dudağı bülbül.
Bayburtlu Hicrani
Dokuzyüzelliyedi yılı Ekimde
Oya geldik bilmemişdik kim kimde
Halk Partisi dermen arar hekimden
Dedim derde derman Demokrasidir.
Köyümüzde Halk Partisi oy aldı
Ancak sekiz saat neşeli kaldı
Kır çavdarı gibi başağı soldu
Su verip biçtiren Demokrasidir.
Evvel şal parçası örterdik,attık
Yakanda dururdu kir ile bit dik
Kumaşdan sırtında pantol ceketin
Kumaşı giydiren Demokrasidir.
“Elif” “Ebced” diyenin dişini sökdü
KUR’AN-ı çığnayıp hocayı döğdü
“SELAVAT” getirene gözünü eğdi
Bu Dini parlatan Demokrasidir.
Memura seksene, bize yüzelli
Şekeri sattırdın tarihte belli
Vergiyi çıkardın köklü tecelli
Bu pası sildiren Demokrasidir.
Seksene alırdık bir kilo tuzu
Yetmişbeş liraya teneke gazı
Bize göstermedin basmayı bezi
Bol basma bez veren Demokrasidir.
Tahsildar ister amele parası
Göstermedin hiçbir kazanç çaresi
Kurtlanmıştı köylülerin yarası
Tedavi etdiren Demokrasidir.
Ekmek yediğin öküz; alırdın sayım
At ister merkebin yolmuşdun tuyun
Vergiyi korutmaz beslenen koyun
Mala kıymet veren Demokrasidir.
Bedeli kırk kuruş vergisi seksen
Tahsildar al git keçiyi dersen
Derki götürürem kırk daha versen
Derdimizi bilen Demokrasidir.
Ofis memurların köylere saldın
Üç teneke buğdanın birini aldın
Darılma gücenme ettiğin buldun
Elimizi alan Demokrasidir.
Köyümüz Ahpunus,İlçemiz Bayburt
Oku destanımı her yana duyurt
Bülbüle gülzar,kargaya gurut
Mana çözenler Demokrasidir.
HİCRANİ sözü kes,benliği bırak
İzimiz,özümüz gün gibi parlak
Dinimiz birdir,Kitabımız Hak
Bu izi özleyen Demokrasidir.
Bayburtlu Hicrani
Ey vatandaş, Türk yavrusu büyüdü,
Kahramanca çalış koş yardımına,
Atan gazi aslın şehit öğüdün,
Vatan ihtiyaçlı, genç yardımına.
Sana emanettir sevgili vatan,
Sancak milletimin demişti ATAN,
Sivilde kahraman, ordu da arslan,
Mermer bilek besle iç yardımına.
Dokuzyüzaltmışbir, beş ondört, Pazar,
Yaşasın, gençliğe değmesin nazar.
Tarihlere altın kalemler yazar,
Derin sevgimiz var, genç yardımına.
HİCRAN vasiyetimdikmeli yakan,
Olmasın Vatana bir hayın bakan,
Vücudumuz toptur, göğsümüz kalkan,
Ağzından daneler saç yardımına.
Bayburtlu Hicrani
“Elif esması”ndan bir yelken açtım,
“Allemel Esma”da yüzüyor hocam.
Erenler Şahından bir name aldım,
Gönlüm meşk eyledi yazıyor hocam.
Beni götürdüler Guh-i Nigare(10)
Anda çok hikmetler gördüm aşkare,
Nice bin huriler çıkmış gülzare(11)
Her bir bir deste düzüyor hocam.
Gösterdiler bize arz-ı semayı,
Pir elinde dolu dolu badeyi,
Birer birer sor ki açam manayı,
Dilim hikmetinden süzüyor hocam.
Bize destur dedi Pirler Erenler,
Hurufsuz heceye mana verenler,
Çarhın çemberinde sırra erenler,
Her biri bir imla yazıyor hocam.
Hicrani’yem oldum aşk ahkam,
Anda cem olmuştu çok ruh-i Adem,
Bir kadeh doldurdu İBRAHİM ETHEM,
Nuş eden canından beziyor hocam.
Bayburtlu Hicrani
Sazımın telinin dördü,
Biri alır gamı, derdi,
Biri nâmert ile merdi;
Seçer bir yana bir yana.
Sazımın telleri keman,
Biri çağırır el’aman,
Biri tabip, biri derman;
Seçer bir yana bir yana.
Sazımın telleri çelik,
Onun bağrı benden delik,
Biri zülüf, biri örük;
Seçer bir yana bir yana.
Sazımın telleri üç beş,
Benim gibi almış ateş,
Biri altun, biri gümüş;
Seçer bir yana bir yana.
Sazımın telleri cevher,
Biri bülbül öter seher,
Biri yıldız, biri ülker;
Seçer bir yana bir yana.
Sazımın telleri şâkir,
Biri ırmak, biri nehir,
Biri sûfî, biri zâkir;
Seçer bir yana bir yana.
Sazımın telleri nakkaş,
Aşkından almıştır ateş,
Biri sırdır, biri sırdaş;
Seçer bir yana bir yana.
Sazımın telleri ondur,
Ehl-i aşka bir oyundur,
Biri aydır, biri gündür;
Seçer bir yana bir yana,
Sazımın telinin yayı,
Bu dünyada var mı tay’ı?
Birisi yedi deryayı;
Geçer bir yana bir yana.
Benim sazımın âhından,
Telleri, hub dergâhından,
Biri Hicran kadehinden;
İçer bir yana bir yana.
Bayburtlu Hicrani
Bugün yare kavuştum,
Karyolası yerde yer,
Busesinden avuştum,
Doymaz gönül yerde yer.
Bu gün bir sırra erdim,
Taze güllerden derdim,
Zemine kulak verdim,
Anladım ki yerde yer.
Hicranı’n bu cevabı,
Cinastan açmış kapı,
Vücudum çorba kabı,
Havada yer, yerde yer.
Bayburtlu Hicrani