AŞIK ZÜLALİ
(Yusuf KÖKTEN) Aşık Zülali (1873-1956) halk ozanı. Aşık Zülali Kars ili Posof ilçesi Suskap köyünde bugünkü adı (Aşık Zülali Köyü) 1873 yılında doğmuştur. Asıl adı Yusuf olan şairin Sülalesi Şekeregil denilen bir sülaledir.
Yusuf, yoksul bir çiftçi ailesinin altı çocuğundan dördüncüsüdür. Zülali, ilk tahsilini köyünde yapmış medreseyi ise Digor’da tamamlamıştır. İlk öğrenimini Diğor da tamamlamış daha sonra İstanbul’da olan ağabeyinin yanına giderek medrese eğitimine devam etmiş ve İstanbul’daki medresede Arapça ve Farsça da öğrenmiştir.
Zülali’nin eğitimine Bursa da dahi devam ettiği “1893 yılında Bursa’ya giderek Posof ve Artvinli 93 muhacirlerini ziyaret etmiş ve orada Hamidiye Ziraat Mektebi’ne girerek üç sene okumuş olduğu kaynaklardan öğrendiğimiz bilgiler arasındadır. Aşık Zülali’nin on beş yaşından itibaren ,kimi kaynaklara göre bade içme sonrasında 12 yaş olarak belirtilir, saz çalıp şiir söylemeye başlamış, yöresinin ünlü ozanları, Tüccari Baba, Dede Kasım, Aşık Müdami, Aşık Şenlik, Sümmani, ve onun izinden gelip giden aşıklardan ders almış onlardan usul, erkan, şiir bilgilerini öğrenmiştir.
Kaynaklara ve kendi yazdığı defterlerde verdiği bilgilere göre onun İlk ustası Aşık Abbas’dır. 16 yaşındayken ilk ustası olan Aşık Abbas’la birlikte yöreyi dolaşmaya başlamış, 18 yaşındayken, İzhari ve Aşık Şenlik’le karşılaşıp atışmalar yaptıktan sonra aşık olarak tanınmaya başlamıştır. Zamanının ünlü ozanları olan Aşık Şenlik, Aşık Sümmani ile tanışma fırsatını bulan Zülali yoğun bir aşıklık geleneği yaşayan Kars yöresinin usta ve yetenekli ozanlarından birisi olmuştur. Aşık Zülali, 1940’ta Manisa Türkocağı kurucularından biri olmuş, . Manisa’da, oğlunun yanında iken bir gözündeki katarak nedeniyle bir gözünü kaybetmiştir.
83 yaşına gelen Şair, Eskişehir’deki kızı Cemile’nin evinde bulunduğu sırada kalp krizi geçirerek 18 Aralık 1956 tarihinde vefat etmiş, Cenazesi Çifteler’e getirilerek şehir mezarlığına defnedilmiştir.
Aşık Zülali ve Pir Nurani Atışması Atışma (Nurani) Buna meyil doğru raha sakin ol mihmana gel Mürşidi kamil yolunda can feda kurbana gel Ne içindir saz elinde subh olunca ruzi şeb Bu bir irezil işidir tez yola erkane gel (Zülali) Ezel meylim tarikatta sen ulu subhana gel Ders okudum mürşidimde mübarek furkana gel Tövbeyinen saz vururam gönül eyletmek için Sor bu derdi zelha bilir bu aşkı süzene gel (Nurani) Tövbeyinen saz vurulmaz lain şeytan hasısın İşlediğin cürmü hata firavunun nasısın Hebil karun nalet oldu sen onlardan asisin İşle ettiğin çekersin hele bir kabristana gel (Zülali) Lain şeytan la der illa demez oldu hiyanet Bunu işitir firavun yetişmedi inayet Hebil karun bunlar üç tayfadır nihayet Elestü bezminde hüccet yazılan fermana gel (Nurani) Edna pirim na hasrette kama nicolur halın Bu bir mevlenin işidir ben sorarım amelin Aşka cunun ne hayalsın hanı fikrin hayelin Fani dünya devrolunca bir azim divana gel (Zülali) Der Zülali,gitti kaldım yetişmem kervana Hicrin tığı kuşanırken vurmadım ceylana Küçükten mektep içinde delilimiz seyrana Leyli nahar harf okudum mektebi irfana gel ******* PİR NURANİ / AŞIK ZÜLALİ Gurbet (Bize Ah Ettirir) Bize ah ettirir diyar-ı gurbet Gurbetten kurtulmak ne müşkül haldir Ne kadar çeksem de hasretle mihnet Vatanın hasreti şekerdir baldır Doymadım sılada kaldı nazarım Esen yeller ile mektup yazarım Kendim gurbet elde vatan gezerim Bilmem rüya mıdır yoksa hayaldir Beni bu gurbette koydun ey felek Eyvah öleceğim vatan diyerek Vatan dökülmüş göklerden melek Kimi yıldız kimi aydır hilaldir Der Zülali oldum hasret kebabı Vatana kavuştur aman yarabbi Dağlardan dökülür cennet şarabı Derelerden akan ab-ı zülaldir Aşık Zülali
İmam Oldum Neler Olacak Dokuzyüz kırkta köy imamı oldum Ne bilem takdiri neler olacak Başıma ben bela aradım buldum Meğer çekilecek çile dolacak **** Başladı ölüler,üçer hem beşer Günde talihime yüz lira düşer Sevumdan salattan kırkar ellişer Yığıldı pagonotlar oldu bir kucak **** Hastacılar geldi ayağa kalktım Üzerlik toplattım nuskalar yaktım Dediler nolacak talihe baktım Dedim ya ölür ya ölmez kalacak **** O gün geldi gine bize bir hasta Cebinde pangona olmuştu deste Onbeş lira aldım, yüz daha üste Köyün muhtarıyla olduk bacanak **** Kaza bu ya, birgün öldü bir fakir Kefen parası yok,evi tam takır Aldık istikatını tıkır tıkır Çocuklarına kalmadı kab kacak **** Bir sabah kalkınca dedim;ya fettah Bu gün bir cenaze yokmu,bir nikah İkisini birden halk etti Allah Dünyada sevdiğim bir gündür ancak **** Biri geldi birgün davete gidek Gidelim hocam'ki vardır çok yemek Güllaç bakalavalar yağlıca börek Helva kadayıflar gayet yumuşak **** Gittik yedik sıra duaya geldi Dedim biraz daha kırk lokma kaldı Mide doldu barsaklar kabaldı Öleyazdım şükür kırıldı kuşak **** Artık köy içinde dinlenir sözüm Açıldı perdesi utanmaz yüzüm Birgün bir kadına düşsünmü gözüm Az kaldıki yedik bir tatlı dayak **** Dedim gel Zülali bu meslekten sap Nasip kısmetini özge yerden kap Neylersin imamlığı,şairlik yap Böyle riyakarlık senden çok ırak **** Aşık Zülali
Rüyamda Sultanı Gördüm Bir gece yatarken habu gafletten Cem oldu başıma cihanı gördüm Ta Ademden beri gelip geçenler Gerek aşikare nihanı gördüm ***** O zaman karşımda gördüm ben piri Semaya sar çekmiş yüzünün nuru Hitap etti bana dedi bak beri Ellerinde ayet kuran'ı gördüm ***** Dediler geliyor hatemen nebi Açıldı yedi kat göklerin babı Titredi yerlerin bunca mihrabı Fahri kainatı sultanı gördüm ***** Zülali'yi yaktı bu aşkın közü Dilimde zikrettim hakkı niyazı Elim uzattım ki alayım sazı Gözüm açtım tahtı viranı gördüm ***** Aşık Zülali
Bir köşke oturduk nazlı yar ile
Bilmem o köşkü tahtı Süleyman mıydı
Bir bade doldurdu yar ağyar ile
O mey yüreğimden geçen kan mıydı
Demde idik kondu bülbül bir dala
Çırpınır çıldırır eder vaveyla
Mor menekşe nergis gonca gül lale
Açılmış o bahçe gülistan mıydı
El gitti yar ile ben tenha kaldım
Merhamet diledim türaba vardım
Yüz bin rica ile bir buse aldım
Der Zülali rüya mıydı an mıydı
Aşık Zülali
Özge Yar Sevdiğim
Özge yar sevdiğim kim dedi sana
Hiç inanma vallah billah yalandır
Çekeceksen sicim istemez boynum
İşte boynum at zülüfün dolandır
Gel bu halimizi duyurma nasa
Can kurban ederim suçum varısa
Bir hırka bir külah birde bir asa
Al canımı kapı kapı dilendir
Der Zülali beni yaman görürsün
Neden küstün neden uzak durursun
Nasıl gecem yüreğimden vurursun
Gözün cellat iki kaşın hilalidir
Aşık Zülali
Üstadından öğüt istersen gönül
Var otur yanında kal ağır ağır
Herkesin ağzından akmaz şeker bal
Düşünde edebin al ağır ağır
Bakarsın yok iken var olduk neden
Vücut yavaş yavaş tam olur beden
Çekirdek topraktan biten bir fidan
Büyüdükçe açar dal ağır ağır
Kimi gider bir namerde kul olur
Kimi fakirlikten yanar kül olur
Yağmur yağar damla damla göl olur
Kimi böyle yığar mal ağır ağır
Rüyamda Sultanı Gördüm
Bir gece yatarken habu gafletten
Cem oldu başıma cihanı gördüm
Ta Ademden beri gelip geçenler
Gerek aşikare nihanı gördüm
*****
O zaman karşımda gördüm ben piri
Semaya sar çekmiş yüzünün nuru
Hitap etti bana dedi bak beri
Ellerinde ayet kuran'ı gördüm
*****
Dediler geliyor hatemen nebi
Açıldı yedi kat göklerin babı
Titredi yerlerin bunca mihrabı
Fahri kainatı sultanı gördüm
*****
Zülali'yi yaktı bu aşkın közü
Dilimde zikrettim hakkı niyazı
Elim uzattım ki alayım sazı
Gözüm açtım tahtı viranı gördüm
*****
Aşık Zülali
İşini acele eyleme hemen
Biraz sebreyle ki devrolsun zaman
Aleme bak sen de al elen keman
Elin arkasından çal ağır ağır
Kötü işten vazgeç kimse kınamaz
Terk et edavatı baktın yaramaz
Bakarsın bir kimse hasır bulamaz
Sonunda da giyer şal ağır ağır
Zülali perinden öğüt al bari
Başın aşağı tut bakma yukarı
Günde yüzbin çiçek döşüren arı
Kovanında yapar bal ağır ağır
Aşık Zülali
Bize ah ettirir diyar-ı gurbet
Gurbetten kurtulmak ne müşkül haldir
Ne kadar çeksem de hasretle mihnet
Vatanın hasreti şekerdir baldır
Doymadım sılada kaldı nazarım
Esen yeller ile mektup yazarım
Kendim gurbet elde vatan gezerim
Bilmem rüya mıdır yoksa hayaldir
Beni bu gurbette koydun ey felek
Eyvah öleceğim vatan diyerek
Vatan dökülmüş göklerden melek
Kimi yıldız kimi aydır hilaldir
Der Zülali oldum hasret kebabı
Vatana kavuştur aman yarabbi
Dağlardan dökülür cennet şarabı
Derelerden akan ab-ı zülaldir
Aşık Zülali
Bu Nasıl Zamandır
Bu nasıl zamandır bu nasıl dünya
Dağlar taşlar pus dumana sarılmış
Hani Mecnun Hani o güzel Leyla
Ferhat ölmüş Şirin’inden ayrılmış
Aşk ehli söylemez tutulmuş dili
Sarmaşıklar örtmüş lale sümbülü
Karga kuzgun almış kırmızı gülü
Bülbül ötmez goncasına darılmış
Viraneden gelir baykuşun dadı
Kalmamış cihanın neşesi şadı
Saki bade vermez tutmuş inadı
Masalar devrilmiş meyler alınmış
Zülali der viran olmuş gülistan
Bağı bahçesini terk etmiş bağban
Geçmiş zevk sefalar kalmamış devran
Gönül ağlar ehli demden ayrılmış
Aşık Zülali
Sakın (Bir Ümitle Sana Geldim)
Bir ümitle sana geldim gurbet el
Mahcup edip beni ağlatma sakın
Hayatım benliğim hep sana verdim
Gönlüm viran edip ağlatma sakın
Garip olan asla gülmez dünyada
Garip arkadaşı yalnız aynada
Valla gezdim bulamadım Konya'da
Bu dertten memnunum sağlatma sakın
Der Zülali bu gurbetin nesine
Aşık olan gelir gül hevesine
Garip avazına bülbül sesine
Gafil olup gönül bağlatma sakın
Aşık Zülali
Hakka Yalvar
Namert kapısında bent etme özün
Semayı direksiz kurana yalvar
Anın katresinden olur bin rahmet
Cana ceset-i ruh verene yalvar
****
Bülbül isen bahcesinde güle düş
Geçme namert kapısından sele düş
İnsan isen bir hakikat yola düş
Marifet kervanın sürene yalvar
****
Yarab bizi muhtaç etme namerde
Mabeyline çekmiş yetmiş bin perde
Yedi kat sema’da yedi kat yerde
Her ne ki var biri görene yalvar
****
Zülali’nin derdine derman ilişmez
Zerrece bir fenden imkan gelişmez
Kuldan kula lütfu ihsan erişmez
Dembeder şeritsiz durana yalvar
****
Aşık Zülali
Gözümün Işığı Soldu
Gözümün ışığı soldu güzel bak
Gün gelir geçer mi bu acım doktor
Çevir aynayı elektrikle bak
Bir çare bulursan duacım doktor
Yandı nev baharım nar ile gitti
Gül kurudu bülbül zar ile getti
Gözlerimin nuru yar ile getti
O giden tabibe muhtacım doktor
Dertliler derdini söyler ar et ez
Bu hicranım beni bahtiyar etmez
Zülali der kaldır röntgen kar etmez
Arama bulunmaz ilacım doktor
Aşık Zülali
Gönül Hiç Usanmak Yok Mudur
Gönül hiç usanmak yok mudur sende
Bahar yazın geçti kışlanmadın mı
Bu kadar dolaştın el kapısında
Kimseden döğülüp taşlanmadın mı
Gönül ne ağlarsın sen için için
Bir kimse bilmez mi nedir bu suçun
Yüklenmiş katarın gidiyor göçün
Sen bu viraneden hoşlanmadın mı
Zülali der gönül sırran erilmez
Bulanmış çayların akar durulmaz
Meğer doğru derler gönül yorulmaz
Altmışını geçtin usanmadın mı
Aşık Zülali
Eğer Ben Ölürsem
Eğer ben ölürsem kabrime doğru
Sükut veya şivan ile götürün
Keşke gelse gözlerime bir uyku
Bir karanlık zindan ile götürün
Hak bağışlar kusurumu söyleyin
İster matem tutun bayram eyleyin
Çağırın bağırın gülün oynayın
İster feryat figan ile götürün
Bana acıyıp da yas bağlamayın
Bu şeb u şene ciğer dağlamayın
Riyakarlık edip hiç ağlamayın
Yüreğizden hicran ile götürün
Der Zülali üç beş kuruş alarak
Verin yetim fakirleri sorarak
Önümde ud kanun sazlar çalarak
Davul zurna keman ile götürün
Aşık Zülali
Evimde Bir Kilo Odun
Evimde bir kilo odun kömür yok
Korkarım aklımı çıldırır bu kış
Hak saklasın böyle giderse soğuk
İhtiyar anamı öldürür bu kış
Deli poyraz çıkmış çekiyor kürek
Durmadan çalıyor bir yandan düdük
Dağ taş ormanlar bembeyaz bir kürk
Ne sanatlı dikmiş giydirir bu kış
Yetime yoksula yürek dağlatır
Fakir kadınlara kara bağlatır
Evsizleri acı acı ağlatır
Kanlı kanlı yaşlar döktürür bu kış
Bizleri bu kıştan kurtar ilahi
Asumana çıktı masumlar ahi
Fakirin başından kapar külahı
Zengine iki kürk aldırır bu kış
Dini imanı yok bak bu kafire
Yolunu yitirmiş gitmez kafile
Suyun derecesi indi sıfıra
Hamamı külhanı dondurur bu kış
Getirmiş bembeyaz kefenimizi
Ellere verecek definemizi
Mart nisana giren sefinemizi
Korkarım bir yere çaldırır bu kış
Der Zülali elden gitti tutarım
Oduna kömüre kalmadı varım
Yalan değil bu günlerden korkarım
Tabut teneşire bindirir bu kış
Aşık Zülali
Ayrılık Günüdür Kavim Kardaşlar
Ayrılık günüdür kavim kardaşlar
Yüreğim doludur gözlerim ağlar
Gelin helallaşak yaran yoldaşlar
Hasreti od olmuş sinemi dağlar
Bozulmaz bu yazı hak yazmış ezel
Hani vatan sende evvelki güzel
Kurumuş ağaçlar dökülmüş gazel
Ne zaman yeşerir bu viran bağlar
Kadersiz maksuda ermek olur mu
Takdir mukadderi bilmek olur mu
Acep birgün yine görmek olur mu
Alçaklı yüksekli dumanlı dağlar
Ya nasib Zülali bir gine gelsin
Artık hasretimiz mahşere kalsın
Ölenler ruhuna fatiha olsun
Vallahi unutmam sizleri sağlar
Aşık Zülali
Nere Gitmiş Yeşil Başlı Ördekler
Nere gitmiş yeşil başlı ördekler
Bu nasıl vadidir göller kurumuş
Nerede kaldı yaptığımız emekler
Irmaklar dereler seller kurumuş
Bir kağıt bir divit kalem getirdim
Söyle yazam kardeş alem getirdim
Yarından yavrundan selam getirdim
Niçin söylemezsin diller kurumuş
Zülali der kimler bu kabri açmış
Kimler ağlar kimler gözyaşı saçmış
Gitmiş bahar faslı bülbüller uçmuş
Mezarın üstünde güller kurumuş
Aşık Zülali
Felek (Bu Fani Dünyaya)
Bu fani dünyaya geldikten beri
Ah-ı feryat ile büyüttün felek
Koymadın bir murat alayım bari
Yaktın kül eyledin çürüttün felek
Bir yandan içirdin gam şarabını
Bir yandan sorarsın ver hesabını
Hicran mektebinde aşk kitabını
Bana nokta nokta okuttun felek
Zülali der zehir kattın aşıma
Beni gülünç ettin dost yoldaşıma
Gam minnet taşını vurdum başıma
Gözümden kanlı yaş akıttın felek
Aşık Zülali
Bursa Çöllerinde Leyla Diyerek
Bursa çöllerinde Leyla diyerek
Ah ile vah ile figana düştüm
Mecnun gibi meded Mevla diyerek
Bir guhi sahraya virane düştüm
Adular elinden çektiğim zahmet
Dünyada görmedim böyle meşakket
Bir yandan ayrılık firakı zulmet
Yakar vücudumu üryana düştüm
Böyle bülbül olmaz yar havasında
Figan eder gönül can kafesinde
Diyari gurbette el kapısında
Der Zülali yandım amana düştüm
Aşık Zülali
O Ki Yaratıldık (Biliriz)
O ki yaratıldık türabı turdan
Perverdigar Hak Sübhan’i biliriz
Türabın aslını yarattı nurdan
Nurdan evvel biz mekanı biliriz
Mekanda varidi nice bin seher
Anı zinnet kıldı ne murgu meğer
Günde yetmiş kere eyledi teher
Bahşettiği rızkı nanı biliriz
Rızkı nanı haktan yarattı Hüda’m
Devri o cihanda varidi Adem
Cihandan cihana basanda kadem
Ana nisbet dü cihanı biliriz
Dü cihanda yer gök çarkı felekler
Arş ü ala mümtahada melekler
Hesaba müntazır suda semekler
Ne zikirde kelam kanı biliriz
Kerem kanın renkleri var gyetten
Yalan değil güni bugün hayattan
Altı bin altı yüz altmış altı ayetten
Emri Hak’tan biz Furkan’ı biliriz
O Furkan’da nice ayet yerince
Nice murgu nice sinek karınca
Mağrib maşrik guhi kafa varınca
Yeten hükmi Süleyman’ı biliriz
Zülali şefkatten ummaz mı bacı
İzhar eder günahkara ilacı
Örttüler başıma mürüvvet tacı
Fahri alem ol Sultan’ı biliriz
Aşık Zülali
Dedecan
Tarih binüçyüz ondört’tü bir vakit
Vardım gurbeti diyara Dedecan.
Felek vurdu ayağına götürdü
Çıldır’dadır ser Suhara Dedecan.
Vardım Suharaya azmi geharlı
Dört yanı müzeyyen resmi şeherli
Bir ejderha gördüm zehmi zeherli
Vurdu yüreğime yara Dedecan
Yüreğin ki yandı ciğerim pişti,
Sohbete başladı aklım da şaştı.
Ele bildim derya ummandı coştu,
Tacüp kaldım bu hünere Dedecan
Ele hüner olmaz hünkar beyinde,
Açıp bayrağını sancak öğünde,
Beşyüz pençe gördüm en küçüğünde,
Mansur dek çektiler dara Dedecan.
Dar’aki çektiler halime baktı.
O nece mühürdü kaddimi yaktı.
Olunca metahım harice çıktı,
Giyindim eğnime kara Dedecan.
Kara ki giyindim düştüm amana.
Keşke gideydim Hind’e Yemen’e.
Bir serçe neylesin murg-u Semen’e
Yel dokundu şem fenere Dedecan.
Alıştı fenerim böyle yanarım,
Gittiğime pişman oldum dönerim.
Kendi vatanımda öksüz sanarım,
Olmadı kimseden çare Dedecan.
Çare ki olmadı derdime billah,
Böyle Aşıklara etmez eyvallah.
Zülali’ye yardım eyledi Allah,
Düşürmedi imtihana Dedecan.
Aşık Zülali
Bu Nasıl Memleket
Bu nasıl memleket bu nasıl dünya
Gamı defetmeye meyhaneler yok
Bu nasıl hayattır bu nasıl hülya
Galiba ben gibi efsaneler yok
Kanarya terk etmiş boştur kafesi
Bülbülün goncadan geçmiş hevesi
Kesilmiş gelmiyor baykuşun sesi
Gidip eğlenecek viraneler yok
Ey vah bulamadım bir vefadan
Ne kadar koştumsa ileri geri
Düşmüş parçalanmış mey kadehleri
Sakiler elinde peymaneler yok
Yetti Zülal artık etme ahu zar
Bulamazsın bir münasip şivekar
Barı sahralarla olsam kafadar
Hani Mecnun gibi divaneler yok
Aşık Zülali
Ne Sanat Tuttumsa
Ne sanat tuttumsa baktım olmadı
Seyyah oldum diyar gurbete vardım
Dünyada gezmedik ülke kalmadı
Ahır veranada eğlendim kaldım
Ey vah mesken oldu bana bu viran
Baykuşla beraber eylerim figan
Baktım ki satılır gam ile hicran
Servetimi verip ne ki var aldım
Zülali der bir köşk varidi halvet
Takdirim o köşke eyledi davet
Yar ile eğlendim kırk sekiz saat
Dünyada felekten iki gün çaldım
Aşık Zülali
Mektup Gider İsen Tayyare İle
Mektup gider isen tayyare ile
Şimşek gibi vatanıma varda gel
Çık yukarı görüş seyyare ile
Beyaz kara bulutlara dal da gel
İn yurdumu dolaş köşebe köşe
Sakın bir fırtına tutulma kışa
Ayrı ayrı yaranıma yoldaşa
Benden selam götür selam al da gel
Kapı basık ise pencereden gir
Hasretli halimi arz eyle bir bir
Zavallı anneme aziz misafir
Olur isen üç beş saat kal da gel
Mektup benden küsmüş ise ol nigar
Söyle benim için bin selamı var
Bir kaç türkü ile olsun yadigar
İşlet çevresini zarfa sar da gel
Güzel anlat Zülali’nin halini
Hangi bülbül terketmiştir gülünü
Zülfün perçeminden bir kaç telini
Eğer anam vermediyse çal da gel
Aşık Zülali
Keşke Gelmeseydim
Keşke gelmeseydim gamlı dünyaya
Hiç yok iken birden bire var oldum
Her neyi gördümse düştüm sevdaya
Geçliğimde ateş oldum nar oldum
Bir mevsimde baharlaştım yazlaştım
Bülbül oldum gonca güle nazlaştım
Aşık oldum çalgı çaldım sazlaştım
Devran benim sandım bahtiyar oldum
Taktir neyi yazmış gördüm ezelden
Kurtulmadı kara bahtım gazelden
Zülali der geçtim yardan güzelden
Her işten el çekti ihtiyar oldum
Aşık Zülali
Şekerim Kalmadı
Şekerim kalmadı kahvem tükendi
Bilmem gidem hangi attara oğul
Takatim kesildi gönlüm bulandı
Cebimde de yoktur on para oğul
Bir gün çay içmezsem tutar ısıtma
Hem de bana dersin doktora gitme
Takdirin bu diye iftira etme
Tedbirime ara bir çare oğul
Fakirler bağında baykuşlar öter
Bu nasıl zamandır gün günden beter
Billurlar fincanlar yüzüstü yatar
Çay takımı oldu kapkara oğul
Der Zülali tiryakilik bilindi
Gözlerimin ışıkları silindi
Bu sebepten semaverim delindi
Kaynadı su döndü pınara oğul
Aşık Zülali
Kasım Gelir Gelmez
Kasım gelir gelmez kışa tutulmuş
Yağmış kalkmaz dağlarından kar gönül
Gonca gül mevsimi geçmiş kurtulmuş
Daha ne eylersin ahu zar gönül
Pervaneler gibi şama dönersin
Her şamanın ateşinde yanarsın
Nerde güzel görsen benim sanarsın
Hani kim olmuştur sana yar gönül
Zülali’in başını vurdun taşlara
Girdin çıktın nice bin savaşlara
Beni gülünç ettin eş yoldaşlara
Sende namus haya yok mu ar gönül
Aşık Zülali
Eşek (Asla Unutmazsın)
Asla unutmazsın ne arlanırsın
Her kese olursun kul kara eşek
Pıskırır tıskırır yuvarlanırsın
Her nerde görürsen kül kara eşek
Keyfe gelip bağırınca aslansın
Hayvanlardan en aşağı hayvansın
Ne kadar süslensen adı yamansın
İpekten örtünsen tül kara eşek
Kocalığın yaman gençliğin hoppa
Günde istihkakın bir kilo arpa
Hesaba mı gelir yediğin sopa
Böyle yaşamaksa öl kara eşek
Dağlar devirirsin görünce kancık
Niçin utanmazsın ey mersivacık
Kulağan taksalar altından boncuk
Tanımazsın nedir pul kara eşek
Zülali der huyun tuyun merkeptir
Kulakların uzur kuyruğun denktir
Her nereye getsen adın eşektir
Ben diyemem soyun şol kara eşek
Aşık Zülali
|
Madem ki rızkı taksim eden O ‘dur, o halde şikâyet küfürdür. Sabır gerekir. S abır, genişliğe ulaşmanın anahtarıdır. Allah ‘tan başka herkes düşmandır. Sen asıl dostu düşmanlara şikâyet eder, halinden sızlanırsın öyle mi? Padişah köleye şikayet edilir mi?Akıllı ol.